1.GİRİŞ:
Mühendisliğin
geçmişi insanoğulunun içindeki merak duygusu kadar eskidir. Atalarımız
doğanın
sunduğu malzemeleri ve sahip olduğu güçleri,tıpkı bizim bugün yaptığımız gibi
insanlığın
yararına kullanmaya ve kontrol altına almaya çalışmışlardır. Mühendislerin
bu
çabaları,onların, toplum içerisinde “toplumun
ihtiyaçlarını” karşılamak gibi
bir
nosyonu
üstlenmelerine neden olmuştur(limanlar,yolar,selbaskınlarını kontrol tesisleri
yapmak gibi..).Bu nedenle tarihin önemli uygarlıklarında mühendisler,hüküm-
darlara
yakın kişiler olmuşlar ve önemli mevkilerde yer almışlardır.
Mühendisliğin
tarihine ilişkin çalışmalar, bize, geçmişe ve geçmişte mühendislik adına
yapılanlara saygı duymayı öğretmektedirler. Bugünü geçmişin ışığında görmemize,
eğilimleri sezmemize ve insanlığın gelişiminde dönüm noktaları olan büyük
değişimlerin nedenlerini değerlendirmemize yardımcı olmaktadırlar.
Mühendisliğin köklerini inceleyerek, tarihin akışını anlayabiliyor ve bugünü bu
akışın bir parçası olarak görebiliyoruz, ki bu da bugünü kendi çerçevesi içine
koymamıza ve hedeflerimiz, özlemlerimiz ve edimlerimize ilişkin daha iyi bir
görüş sahibi olmamıza yardımcı olmaktadır
Bu
araştırmadaki amacımız, yazılı tarihin en erken dönemlerinden bugüne
mühendisliğin gelişiminin izini,bu sınırlı alan dahilinde, kısaca sürmek ve
“Mühendis kimdir?” sorusuna yanıt aramaktır .
2.MÜHENDİSLİK TARİHİ
2.1.İLK UYGARLIKLARDA MÜHENDİSLİK:
2.1.1.MEZOPOTAMYALILARDA MÜHENDİSLİK:
Önemli
mühendislik edimleri, bugünkü Irak’ta Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölge
olan Mezopotamya’nın eski sakinlerine çok şey borçludur. İlk tekerlekli
arabanın bu bölgede görüldüğü söylenmektedir. Çok eski ve gizemli bir halk olan
Sümerler, yazılı tarihin başlangıcında Güney Mezopotamya’da, dünyanın ilk
mühendislik uygulamalarını oluşturan
kanallar, tapınaklar ve surlar inşa etmişlerdir.Mezopotamya
nın
diğer sakinleri Babiller ve Asurlular ise yine mühendislik adına önemli eserler
vermişlerdir.
Bu
döneme ait,bulunan kil tabletlerdeki kayıtlar M.Ö. 2000 yıllarında “usturlap”
denen bir açı ölçüm aletinin astronomik gözlemlerde kullanıldığını
göstermektedir. Bir dereceli daire ve bir görme kolundan ibaret olan bu alet,
Mezopotamyalılar tarafından kullanılan 60’lık sayı sistemine dayalıydı. Bu
sistem, zaman ve açı ölçümlerinde bugünde hala kullanılmaktadır.
Mezopotamyalılardan
kalma en sıradışı yapı türü, tanrıların şerefine inşa edilen bir tapınak-kule
olan zigurat’tır. Zigurat, merdivenlere,
setlere ve en tepede de bir türbe ya da küçük bir ibadet mekanına sahip bir
piramitti. Eski Ahit’te bahsedilen Babil Kulesi’nin bu tip bir yapı olduğuna
inanılmaktadır.
Babil ülkesini 43 yıl (M.Ö. 1850-1750
civarında) yöneten büyük kral Hammurabi , kendi adını taşıyan yeni ve kapsamlı
bir kanunname derlemişti. Kötü inşaat uygulamalarına izin verenlere cezalar
getiren bu ünlü kanunname, günümüz inşaat kanunlarının bir önceli olarak
görülmektedir.
Hammurabi Kanunları, kalite teminatı ve
mesleki sorumluluğa ilişkin önemli bir mesaj veriyor ve ihlal halinde son
derece ağır cezalar öngörüyordu. Şöyle diyor bu kanunlar:
Bir inşaatçı biri için sağlam olmayan bir ev
inşa eder, inşa ettiği bu ev çöker ve evin sahibinin ölümüne neden olursa, bu
inşaatçı ölüm cezasına çarptırılır.
Evin
sahibinin oğlunun ölümüne neden olursa, inşaatçının bir oğlu ölüme mahkum olur.
Evin
sahibinin kölesinin ölümüne neden olursa, inşaatçı evin sahibine eşdeğerde bir
köle verir.
Mala mülke
zarar gelirse, inşaatçı tüm zararı tazmin eder ve yaptığı ev sağlam olmayıp
çöktüğünden, çöken evi kendi cebinden yeniden inşa eder.
Bir
inşaatçı bir ev inşa eder, ama inşaatın
koşulları yerine getirmesini sağlamaz ve bir duvar yıkılırsa, bu inşaatçı
masraflar ona ait olmak üzere o duvarı sağlamlaştırır.
Kral
Sennacherib’in hükümdarlığı sırasında, Asurlular umumi su kaynağının dikkate
değer ilk örneğini tamamladılar (M.Ö. 700 civarı). Tas dağından Khosr nehrine
tatlı su getiren yaklaşık 50 kilometre uzunluğunda bir besleme kanalı inşa
ettiler. Sular bu nehir aracılığıyla 25 kilometre kadar daha akıp Ninevah’a
ulaşıyordu. Jerwan’da, bu açık kanalı bir dereden öteye taşımak için de kesme
taşlardan yüksek bir su kemeri inşa ettiler. Bu ünlü yapı 263 metre uzunlukta,
21 metre genişlikte ve en üst noktasında 8.5 metre yükseklikteydi . Yaklaşık 15
metre genişlik ve 1.5 metre kadar derinlikteki bir kanalı destekliyordu .
Kanalın tabanını kalın bir beton tabaka oluşturuyordu, ki bu çimentonun bilinen
ilk kullanımıdır.
2.1.2.ESKİ MISIR’DA MÜHENDİSLİK:
İlk
plan ve inşaat uzmanları Eski Mısır uygarlığında ortaya çıkmıştır.
Mühendisliğin bu ilk habercileri Mısır krallarının güvenilir danışmanları
olarak üst mevkilere sahiptiler. Bu mevkiye sahip bir adam ,”Bayındırlık
şefi(1)” olarak bilinen bir genel inşaat uzmanıydı.
Bu
eski mühendisler/mimarlar, arazi ölçümünün (mesaha) bilinen ilk biçimini
uygulamaya koydular. Nil’in her yıl taşması karanın sınırlarının yeniden
belirlenmesini gerektiriyordu. Bu arazi-ölçümlerini gerçekleştirmek için, Mısırlı
mühendisler, sabit bir uzunluk elde etmek amacıyla, önce iyice su emdirilmiş,
sonra kurutulup balmumu ile kaplanmış ip parçaları kullanıyorlardı. Başka ilkel
arazi-ölçüm aletleri de kullanmış olabilirler, ama bunların hiçbiri
bulunamamıştır. Mısırlılar ayrıca etkin sulama sistemleri geliştirdiler ve
görkemli taş binalar inşa ettiler.
Eski
Mısır’ın mühendisleri, dünyanın gelmiş geçmiş en yüksek, en geniş ve en
dayanıklı yapılarını inşa etmenin peşindeydiler. Sarayları, tapınakları ve
mezarları muzaffer ve ebedi bir gücün sembolleri olarak tasarlanmıştı. Mısırlı
inşaatçıların en bilinen yapıtları piramitlerdir.
Giza’da
Nil nehrinin batı kıyısında ki üç piramit eski Mısırlıların çarpıcı mühendislik
becerilerini hatırlatmak üzere hala durmaktadır. Büyük Piramit ya da Cheops
Piramidi olarak bilinen en büyük piramit, yaklaşık 147 metre yüksekliktedir ve
tabanı 5.25 dönümlük bir alan kaplamaktadır. Piramit, her biri ortalama 2.5 ton
olan iki milyondan fazla taş bloktan inşa edilmiştir. İç kısımlardaki blokların
bazılarının ağırlığı 30 tona kadar çıkmaktadır.
Mısır’ı
M.Ö. 5. yüzyılda ziyaret eden Yunanlı tarihçi Herodotus, piramidi inşa etmek
için, üç aylık postalar halinde 100.000 adamın 20 yıl çalışması gerektiğini
yazmıştır. Taş bloklar inşaat yerine, sırf bu amaç için inşa edilen,
yükseltilmiş bir yol aracılığıyla getirilmiştir. Halatlar, manivelalar,
makaralar, tahta kızaklar, toprak rampalar ve bakır keskiler kullanarak,
Mısırlı işçiler piramidi hassas ve titiz mühendislik standartları ile inşa
etmişlerdir.
Bayındırlık
Şefi: Bir duvar resminde betimlendiği şekliyle, arazi ölçüm faaliyeti ve kangal
haline getirdikleri “ölçüm ipini” kullanan görevliler.
2.1.3.YUNANLILARDA MÜHENDİSLİK:
M.Ö.
600’den başlayarak, Doğu Akdeniz
bölgesinde Yunanlı yaşam ve düşünce tarzı
egemen olmuştur. Yunanlılar, en çok, soyut mantıkları ve geçmişin ilmini
kuramlaştırma ve sentez etme yetenekleri ile hatırlanmaktadırlar. Sanat,
edebiyat ve felsefede gerçekleştirdikleri büyük ilerlemeler, mühendisliğe
katkılarını gölgede bırakma eğiliminde olmuştur. Esas olarak kuramın üzerinde
yoğunlaşmaya eğilim gösterdiler ,deneme ve doğrulamaya ve uygulamaya az değer
verdiler.
Bununla
birlikte, Yunanlı mimarlar mesleki fazilete doğru ilk kayda değer gelişimi
gerçekleştirmişlerdir. Ortalama vatandaşın anlama kabiliyetinin ötesinde bilgi
ve deneyime sahip usta bir inşaatçı ve inşaat uzmanı olarak tanınıyordu.
Yunanlılar
mekanik teknolojide de yaratıcı olmasını bilmişlerdi. Archimedes, bileşik
makaraları, hidrolik vidaları, büyüteci ve çeşitli savaş makinalarını icat
etmişti.Yunanlılar deniz kültürüyle içiçe olmalarının bir sonucu olarak
limanlar ve dalgakıranlar yaptılar. Yine Dünyanın ilk deniz fenerinin inşaatına
bu dönemde başlandı(M.Ö.600). Bu fener 113 metre yükseklikteydi ve antik dönemde
dünyanın yedi harikasından biri olarak biliniyordu.(Alexandria limanındaki
Pharos feneri)
Sisam
adasında inşa edilen , Megaralı mimar Eupalinus’un yönetimi altında 275 metre
yükseklikte bir tepeyi kesip geçen 1005 metre uzunluktaki tünel bir diğer önemli
eserdi (3,10). Yekpare kireçtaşının içinden el keskisiyle açılan ana tünelin
genişliği ve yüksekliği aşağı yukarı 1.7 metreydi. Ana tünelin tabanında 9
metre derinlik ve 1 metre genişlikte bir hendek kazılmıştı. Bu hendekte, su kil
borular aracılığıyla şehre getiriliyordu. Tünel inşaatı iki uçtan
gerçekleştirilmişti, ama bu eseri gerçekleştirmek için kullanılan yüzey-ölçüm
yöntemleri bilinmemektedir.
Yunanistan’ın
Altın Çağı sırasında, hükümdar Pericles, Atina’yı dünyanın en güzel şehri
yapmak üzere tasarlanmış dev bir inşa programına girişti. Pericles, şehri
yukarıdan gören düz tepeli kaya Acropolis’in üzerine tapınaklar, türbeler ve
heykeller inşa etmek üzere zamanın önde gelen sanatçılarını ve inşaat
uzmanlarını tuttu. Bu eserlerin kalıntıları bugün dünyanın en olağanüstü
görüntülerinden birini sağlamaktadır
Yunan
tapınaklarını inşa edenler ,muhtemelen ,modern dönemlerde kullanılanlara benzer
bocurgatlar ve makaralarla donatılmış, elle çalıştırılan vinçler ve ahşap
iskeleler kullanmış olmalılar. Tapınakların tasarımcıları, sütunlar ve
kirişleri kullanımları ile, geçmişteki
inşaatçılar tarafından sergilenemeyecek düzeyde bir inşaat anlayışı
göstermişlerdir.
2.1.4.ROMALILARDA MÜHENDİSLİK:
Antik
dönemin en ünlü mühendisleri Romalılar, kaynaklarını daha fazla bayındırlık
işlerine adamışlardır.Yunanlıların aksine, Romalılar matematiksel mantıktan ve
bilimden çok deneyime güvenen pratik inşaatçılardı. Yapıları tasarım açısından
basitti, ama yine de ölçek olarak etkileyici ve uygulama olarak cesurdu . Genellikle,
sanat ya da estetikten çok işleve önem veriliyordu.
Romalı
inşaatçılar mühendisliğe önemli katkılarda bulundular. Bunlar arasında, ileri
inşa yöntemlerinin geliştirilmesini, sulu çimentonun keşfedilmesi , şahmerdan,
ayak gücüyle çalışan vinçler, ahşap kovalı çarklar gibi bir dizi inşaat
makinalarının tasarlanmasını sayabiliriz.
Bunların
yanında Romalıların önemli mühendislik
eserleirnden bazıları şunlardır:
M.S.
98’de mühendis Gaius Julius Lacer tarafından İspanya’da inşa edilen Alcantara Köprüsü, hala kullanılmaktadır
. Kuru taştan altı kemere ve toplam 183 metre uzunluğa sahiptir. Araç yolu
nehirden 53 metre yukarıdadır.
Pont du Gard, Fransa’nın
güneyindeki Nimes’a su sağlayan çok eski bir su kemerinin parçasıydı.
Augustus’un hükümdarlığı sırasında (M.Ö. 27 - M.S. Agrippa’nın yönetimi
altında) inşa edilen bu görkemli yapı, üst kısmındaki su kanalı hariç,
kuru-örme yöntemiyle inşa edilmiştir. Yaklaşık 49 metre yüksekliktedir ve geniş
kemerlerinin arası yaklaşık 24 metredir.
Pantheon
olağanüstü görkemli bir tapınaktı. Parlak bir mühendis ve Augustus’un evlatlık
oğlu olan Agrippa, Pantheon’u tahminen M.Ö. 17’de inşa etti. İki kez yandı ve
M.S. 117-138 arasında hükümdarlık yapan Hadrian tarafından yeniden inşa edildi.
Pantheon’un iç çapı 43 metre olan yüksekliğine eşittir. Üstü beton bir kubbe
ile örtülüdür. Bugüne kadar korunmuş olan Pantheon Roma’nın en yaratıcı
mühendislik eserlerini temsil etmektedir .
2.2.ORTAÇAĞDA MÜHENDİSLİK:
Roma
İmparatorluğunun çöküşünü izleyen yaklaşık sekiz yüzyıl boyunca, yani Orta Çağ
olarak bilinen dönemde, mühendislikte nispeten az ilerleme oldu. Bununla
birlikte, özellikle yapı tasarımında enerji tasarrufu sağlayan ve gücü arttıran
makina ve aletlerin gelişiminde olmak üzere, bazı önemli ilerlemeler bu dönemde
oldu.
Ortaçağda,
mühendisler, emekten tasarruf sağlayan makinalar tasarlayıp geliştirerek,
insanlar ve hayvanların üretim güçlerini arttırmanın ya da desteklemenin
yollarını aradılar. Yel değirmeni bu çağda geliştirildi ve daha etkin hale
getirilen su değirmenleri yeni kullanımlara sahip oldu. Mekanik alanında
ortaçağda Avrupa’da gerçekleşen diğer ilerlemeler arasında, çıkrık ve gemiler
için mafsallı dümen sayılabilir.
Ortaçağın
gelişkin mühendislik aletleri, malzemeleri ve tekniklerinin birçoğu ilk kez
Uzak Doğuda, özellikle de Çin’de görüldü. Barutun icadı ve kağıt yapımı,
demirin dökülmesi ve kumaşların imalatına ilişkin işlemlerin geliştirilmesi bu
ilerlemeler arasındadır.
Ortaçağın
sonlarında, ulaşım ve iletişimde önemli ilerlemeler sağlandı, bunları bilimsel
buluşları besledi ve bilginin yayılmasını hızlandırdı. 13. yüzyılda, İtalyan
mimar-mühendisler, kanal savağını icat etmeleriyle, kanal inşaatında
modern çağa hız kazandırdılar. Bundan
kısa bir süre sonra, tüm Avrupa’da, karada su yoluyla ulaşım için kanal ağları
inşa edildi. Bu dönemde, denizcilik ve gemi-inşada da ilerlemeler sağlandı ve
okyanus ulaşımı için rıhtımlar ve limanlar inşa edildi. Ortaçağda en
önemligelişmeler ise ,daha sonraki yıllarda mühendisler için yeni malzemeler
halini alacak olan,bilimsel alanda oldu.Özellikle 15.,16. ve 17 yy.daki bilim adamları önemli keşiflerde bulundular.
Johann
Gutenberg hareketli tipte kalıbı icat etti ve 1450 yılı civarında ilk kitabı
basmakla tarihe geçti. Bu, bilim ve mühendislik dahil, pek çok konuda bilginin
geniş bir biçimde yayılmasını mümkün kıldı. 1500 yılına gelindiğinde,
arazi-ölçümü, hidrolik, kimya, madencilik ve metalurji ve diğer bilim ve
mühendislik alanlarında kitaplar basılıyordu
.
2.2.1.ORTAÇAĞDA BİLİMİN İLERLEMESİNE KATKIDA BULUNANLAR:
*
Leonardo da Vinci (1452-1519). İtalyan Rönesansının büyük bir sanatçısı, mimari
ve deneysel bilimcisi, pek çok alanda yaratıcılık sergiledi. Pratik mühendislik
çalışmalarından çok, kavramsal tasarımları ile hatırlanmaktadır.
*
Nicolaus Copernicus (1473-1543). Alman ve Leh kökenli bir astronom, dünyanın
hareket eden bir gezegen olduğu kuramıyla modern astronominin temellerini attı.
*
Galileo (1564-1642). İtalyan astronom ve fizikçi, bilgi edinmenin bilimsel
yöntemini formüle etti. Galileo astronomik incelemeler için teleskopun ilk
pratik kullanımını gerçekleştirdi ve düşmekte olan cisimlere ilişkin ünlü bir yasayı keşfetti.
*
Robert Boyle (1627-1691). Boyle, hava ve diğer gazların sıkışmasını ve
genleşmesini inceleyen ve sabit bir sıcaklıkta gazın hacminin basıncı ile ters
orantılı değiştiğini (Boyle kanunu) keşfeden İrlandalı bir kimyacı ve
fizikçiydi.
*
Robert Hooke (1635-1703). Bir İngiliz deneysel bilimci, Hooke kanunu olarak
bilinen bir elastikiyet kuramı formüle etti. Bu kanun, elastik bir cismin
deforme olma miktarının ona etki eden kuvvet ya da gerilim ile doğru orantılı
olduğunu ifade etmektedir.
*
Sir Isaac Newton (1642-1727). Bir İngiliz bilimci ve matematikçi, yüksek
matematiğin temellerini attı, ışık ve rengin gizemlerini keşfetti ve evrensel
çekim yasasını formüle etti.
*
Thomas Newcomen (1663-1729). Bir İngiliz mucit, 1712’de ilk kullanışlı buhar
makinalarından birini yaptı. Onun atmosferik basınçlı buhar makinası, yerini
James Watt’ın daha etkin olan makinasına bırakana dek, hemen hemen 75 yıl
boyunca İngiliz
madenlerinden
su pompalamada kullanıldı.
2.3.YAKIN
ÇAĞDAN GÜNÜMÜZE MÜHENDİSLİK:
Yirminci
yüzyıla doğru son 150 yılda, madencilik, imalat ve ulaşımda önemli ilerlemeler oldu. 1760’larda, James Watt son
derece gelişkin bir buhar makinası modeli tasarladı ve üretti. Bu makina ilk
buhar makinasının tasarlayan Thomas Newcoman’ın atmosferik basıçlı buhar
makinasından çok daha etkindi. Fabrikatör Matthew Boulton’un desteğiyle,
yüzlerce makina üretildi. 1800’e gelindiğinde, Boulton ve Watt makinalarından
500’ü, İngiltere’de, madenleri pompalayıp su çıkarmada , demir işleri ve
tekstil fabrikalarındaki makinaları
çalıştırmada kullanılıyordu .
Yine
bu dönemde İngiltere ve Amerika’da gemileri çalıştırmak için buhar
makinalarıyla deneyler yapıldı ve ticari açıdan başarılı ilk yandan çarklı
nehir vapuru, Robert Fulton’un Clermont’u,
1807’de Amerika’da çalışmaya başladı. Ardından, 1823’de, İngiliz George
Stephenson Newcastle’da bir lokomotif fabrikası kurdu ve iki yıl sonra da
buhar-tahrikli demiryolu taşımacılığının fizibil olduğunu gösterdi .
Bir
diğer önemli gelişme ise taşımacılık alanında olmuştur.Bu dönemde demiryolları
yaygın bir ulaşım şekli halini aldı. Yol inşaatı teknolojisinde de ilerlemeler
oldu. Bu dönemin en ünlü yol inşaatçısı, kırık taşlardan oluşan tabakaları
sıkıştırmak suretiyle bir yol yapım yöntemi geliştiren İskoç John Macadam’dı
(1756-1836). Yaklaşık 290 kilometrelik paralı yol inşaatına ek olarak, Macadam
yol yapımı üzerine çeşitli kitaplar yazdı. Macadam’ın bir İskoç çağdaşı, Thomas
Telford, kenara yerleştirilmiş ve yüzeyi kırık taş ve çakıldan oluşan sağlam
bir taban oluşturmak üzere birbirine doğru sıkıştırılmış, büyük düz taşlar
kullanarak yol yapılmasını savunuyordu. Telford, 19. yüzyılın ilk yıllarında aşağı yukarı 1480 kilometre uzunlukta yol ve
1200 köprü inşaatına nezaret etmiştir.
19.
yüzyıl, mühendisliğin bir meslek olarak öneminin daha da artmasına tanıklık
etmiştir. İnşaat mühendisi ünvanını ilk kullanan İngiliz John Smeaton, bilim
çevrelerinde üst düzeyde saygı görüyordu. 20. yüzyılda İlk Makina Mühendisleri
Enstitüsü 1847’de kuruldu ve George Stephenson ilk başkan olarak hizmet
verdi.1908’e gelindiğinde, inşaat, makina, elektrik, kimya ve madencilik ve metalurji mühendisliklerini
temsilen beş dernek kurulmuştu.
19.
yüzyıldaki mühendislik başarıları için, elektriğin bir güç kaynağı olarak
geliştirilmesi en önemli faktörlerden biridir. Bunda, büyük oranda,19. yüzyılın
ikinci yarısındaki sayısız bilimci ve mühendisin çabaları rol oynamıştır.
Bununla birlikte, temeller, Alman George Simon Ohm, İtalyan Alessandra Volta ve
Fransız Charles Coloumb ve Andre Ampere gibi, elektriğin temel doğasını
tanımlayan,18. yüzyılın başlarındaki fizikçilerin buluşları ile atılmıştır.
Elektrik
enerjisinin geliştirilmesindeki önemli olaylardan bazıları aşağıda verilmiştir.
Bazı tarihler yaklaşıktır;
1827 Alessandra Volta ilk elektrik bataryasını
tasarladı.
1830 Sir Humphrey Davy elektromanyetizmayı ve ark
ışığını keşfetti.
1831 Michael Faraday manyetik indüksiyon işlemini
gösterdi.
1880
Thomas Edison kullanışlı bir akkorlu ampul icat etti ve lambaların paralel
bağlanabileceğini, ki bunun tüm sistem kapatılmadan bir ya da daha fazla
lambanın söndürülmesini mümkün kıldığını keşfetti.
1882
Edison’un Pearl Street elektrik üretim istasyonu (santralı) New York City’de
faaliyete geçti.
1888
Nikola Telsa bir indüksiyon motoru ve yeni bir çok-fazlı alternatif akım
sistemi için patentler aldı.
1888
George Westinghouse, 1886’da Westinghouse Electric Company’yi kurduktan sonra,
tarihte türünün ilk örneği olan Niagara hidroelektrik projesine jeneratörler
temin etmesini öngören bir anlaşma imzaladı.
19.
yüzyılın sonuna gelindiğinde, elektrik enerjisinin kullanımları iyice yerleşti
ve yaygınlaştı. 1843’te Samuel F.B. Morse tarafından gösterilen telgrafla
haberleşme, denizaltı kabloları aracılığıyla Kuzey Amerika ve Avrupa arasında
kuruldu. Yarım milyon telefon kullanımdaydı
ve evler ve işyerleri için elektrikli aydınlatmaya giderek artan bir
talep söz konusuydu. Elektrik, trenler, tramvayları ve yeni endüstrilerin
makinalarını çalıştırmada kullanılıyordu.
Yirminci
yüzyılın ilk on yılında, uygarlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahip olacak
olan bir dizi önemli teknolojik gelişmeler yaşandı. Yüzyılımızın başında,
mucitler ve mühendisler, havadan-ağır uçuşu başarma girişimleriyle çılgınlık
derecesinde meşguldüler. Başarı, 1903’te, Wilbur ve Orville Wright kardeşler
uçaklarını 12 saniye süren ve 36 metrelik bir mesafenin kat edildiği bir
yolculukla uçurdukları zaman geldi. Bu ilk uçuştan bu yana, hava taşımacılığı
uzun mesafeli toplu taşımacılığa egemen olacak kadar gelişmiştir.
1900’e
gelindiğinde çeşitli “atsız arabalar” tasarlanmıştı ve 1904’e kadar hatırı
sayılır miktarlarda motorlu araçlar imal edilmişti. Henry Ford, modern seri
üretimi ve hesaplı araba maliyetleri sayesinde, otomobillerin gelişimi ve
popülaritesine büyük katkılarda
bulunmuştur. Otobil sayısındaki bu artış
yol yapımını teşvik etmiştir.
20.
yüzyıldaki diğer mühendislik başarıları su kaynakları üzerinde yoğunlaşıyordu.
Bu gelişmenin bir örneği, 1936’da tamamlanan Hoover Barajıdır. İnşası
esnasında, bu beton baraj 221 metre yüksekliği ile dünyanın en yüksek
barajıydı. Su kaynaklarının idaresinde yaşanan ilerlemenin bir diğer örneği de,
Tennessee Valley Authority’nin (TVA) su-baskını kontrol, denizcilik ve enerji
projeleriydi. 1933’te kurulan TVA, Tennessee Vadisi’ne su-baskını kontrolü,
ucuz enerji ve endüstriyel gelişme getirdi.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra, nükleer yolla elektrik enerjisi üretimi
üzerine tasarım ve fizibilite çalışmaları yapıldı. İlk nükleer enerji santralı
1967’de faaliyete geçti . Nükleer enerji fosil yakıtlardan elde edilen enerjiye
ekonomik açıdan rakip hale geldi
Yirminci
yüzyılda benzersiz teknolojik gelişme ve değişim yaşanmıştır. Keşiflerin
adımlarının hızlanması, belki de en çok elektronik alanında belirgin olmuştur. Bu yüzyılda, sinyallerin
ilkel bir biçimde iletilmesinin yerini, elektronik parçaların kullanıldığı
muazzam kumanda sistemlerine sahip modern iletişim ağları almıştır. 1947’de
tranzistörün icadından bu yana, elektronik sinyalleri güçlendirme cihazları
olarak, vakumlu tüpler de yerlerini, büyük ölçüde, yarı-iletkenli cihazlara
bırakmıştır. Tranzistör ve yarı-iletken diyot, elektronik donanımların çok küçülmesini
sağlamıştır. Minik silikon çipler üzerinde seri üretilen, ucuz entegre
devrelerin gelişi, elektronik tasarımda çığır açan değişimlere yol açmıştır.
Minyatürleşme ile birlikte, bu tür cihazlar sinyallerin devreler aracılığıyla
güvenilir ve hızlı bir biçimde iletilmesini ve daha hızlı kumanda devreleri ve
dijital bilgisayarların geliştirilmesini sağlamıştır.
Yirminci
yüzyıldaki gelişmeler elbette bu kadarla sınırlı değildir. Ancak biz yerimizin
sınırlı olması nedeniyle sadece en belirgin olanlara değindik.
2.4.TÜRKİYEDE
MÜHENDİSLİK TARİHİ:
Ülkemizde
üniversite tarihi bugünkü adı İstanbul Teknik Üniversitesi olan, 1773’te açılan
Mühendishane-I Bahr-i hümayun un kuruluşu ile başlar. İlk adı “Mühendishane” olan bu üniversite
ulusal tarhimizin ilk üniversitesidir.
I. Abdülhamit devrinde
büyümeye devam eden bu üniversite, III.
Selim döneminde 1795 de adı Mühendishane-I Berr-I Hümayum (inşaat
mühendisliği) olmuş ve bir kanunnameye bağlanmıştır. Bu kanun; ünversitenin
kurulduğu dönem koşulları içerisinde oldukça modern ve modern olduğu kadarda
detaylı bir üniversite kanunudur.
Tanzimattan Sonra Üniversite
Bugünkü
anlamda üniversitelerimizin tarihi tanzimatla başlar. 1845’te “Meclis-i
Muvakkat” adı ile ulema asker ve bürokratlardan oluşan yedi kişilk geçici bir
meclis kurulmuş ve bir yıl çalışmıştır. Bu meclis eğitim sisteminde yapılması
düşünülen düzenlemeler için prensipler belirlemiş ve batıda olduğu gibi
ilk,orta ve yüksek öğretim olmak üzere üç basamaklı yapılmasını benimsemiştir.
Tanzimatta bugün kullandığımız üniversite sözcüğüne karşılık olarak Osmanlıca
(Türkçe) Darülfünun terimi kullnılmışsada içerik olarak batı tipi yeni modern
üniversite benimsenmişti. 1933’e gelindiğinde Darülfünun terimi yerine
“üniversite” tercih edilecek en son darülfünun olan İstanbul Darülfünun’u adı
İstanbul Üniversitesine çevrilerek hem terim hemde anlam itibarı ile üniversite
batılı olacaktır.
Darülfünundan
askeriye ve bürokrasinin ihtiyaç duyduğu insan gücü yetiştirmesi amaçlanıyordu.
I.Darülfünun 14 ocak 1963’te öğretime başladı, fakat çok geçmeden kapandı. 20
Şubat 1870’de II.Darülfünun (Darülfünunun-u Osmaiye) açıldı. 1874’de III.
Darülfünun, 1 Eylül 1900’de IV.
Darülfünun ve 1908’de V. Darülfünun açıldı. 20 Nisan 1912’de Darülfünun
Nizamnamesi yayınlamdı ve ad İstanbul Darülfünununa çevrildi.
11
Ekim 1919’da Darülfünun nizamnamesi yeniden düzenlendi ve bilimsel özeklik
verildi. 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün
mektep ve medreselerle birlikte Darülfünun Maarif Vekaletine bağlandı. 21 Nisan 1924 tarih ve
493 sayılı kanun ile İstanbul Darülfünunun talimatnameleri yayımlandı ve
bilimsel ve idari özerklik verildi. Bunun dışında Cımhuriyet döneminde çok
ciddi devrimler yapılmışsada Darülfünuna dokunulmamıştır.
1933 Üniversite Reformu
1930’dan
itibaren Darülfünun çeşitli yayın organlarında eleştirilmeye başlanmış ve
1933’de İstanbul Darülfünun’u kaldırılmış ve İstanbul Üniversitesi kurulmuştur.
1933 reformu daha sonraki üniversite düzenlemeleri üzerinde belirleyici bir
etki yapmıştır. 1933 reformu ve çevresindeki olaylar cumhuriyet döneminden
sonra üniversiteye bakışın anlaşılması bakımından önem taşımaktadır.
31
Temmuz 1933 de Darülfunun Kapatılmış Daarülfunun toplam 240 olan
öğretim elmanı kadrosu 53’e düşürülmüş ve diğer öğretim elemanının görevlerine son verilmiştir. Böylelikle, eski
öğretim elemanlarının üçte ikisi işten atılmışlardır. Bunların yerine Almanya
dan Hitler rejiminden kaçan öğretim üyeleri getirilmişitir.
İstanbul Üniversitesi
Istanbul
Üniversitesi 9 aylık bir boşluktan sonra
1934 te çıkarılan İstanbul Üniversitesi Talimatnamesi’nde belirlenen yeni
esaslara göre düzenlenmiştir.
1946
(18.6.1946 tarih ve 4936 sayılı kanun), 1961 (61 anayasası madde 120, 115
sayılı kanun) 1973 (7.7.1973 tarih ve 1750 sayılı kanun), 1981 (6.11.1981 tarih
ve 2547 sayılı kanun) de olmak üzere üniverite kanununda en az 8 yıllık en çok
15 yıllık peryotlarda olmak üzere 5 defa düzenleme yapılmıştır.
1981 Üniversite Yasası
1981de
Türkiye Üniversitelerinin tümü aynı bir yasal çerçevenin (2547 sayılı kanun)
içine sokulmuş, merkezinde YÖK bulunan
otoriter bir yapı kurulmuştur.
Bu
otorite bugünlerde daha da detaylara kadar inmekte ve üniversitelerin bütün
uyulamalarını kontrol altında alma yönünde gelişmeler göstermektedir. Böylece
otoriter yapı totaliterleştirmeye
dönüşmektedir. 1933 te başlayan otorite kurma arzusu giderek
güçlendirilmiş bürokratik-hiyerarşik bir otorite konisi inşa edilmiştir.
Dünyada üniversitelerin tam aynı yapıda kurulan ve aynı merkezden yönetilen bir
başka ülke bulunmamaktadır.
(
ESKİ METİN: Türklerde mühendislik
eğitimine yönelik teknik öğretim
çabaları 400 yılı aşkın bir geçmişe dayanmakla beraber, makina mühendisliği
alanındaki ilk ciddi girişimler
Cumhuriyetin ilanından sonraki
döneme rastlar. 1934’te elektromekanik enstitüsünün darülfünundan ayrılarak günümüzdeki adı İTÜ
olan Yüksek Mühendis Mektebine bağlanması makina mühendisliği eğitiminin
temelini oluşturur. 1935’de Elektromekanik Enstitüsünde Muharebe Şubesi
kuruldu. Ardından 1940’da Elektromekanik şubesi
elektrik,muhabere ve makina-elektrik şubelerine ayrıldı.1943’de ise elektrik ve makina şubeleri olarak
düzenlenen bu şubeler bugün aynı adları taşıyan fakültelelerin temelini
oluşturdu. Bu tarihten sonra makina
şubesine bağlı uçak ve gemi
ihtisas şubeleri oluşturuldu ve bunlarda sonraki yıllarda ucak ve uzay bilimleri ile gemi inşaatı ve deniz bilimleri
fakültelerine dönüştürüldü.)
3.MÜHENDİSLİĞİN TANIMI
ABET
(Mühendislik ve Teknoloji Onay Kurulu) mühendisliği “deneyim ve uygulama yoluyla matematik ve fen
bilimlerine ilişkin edinilen bir bilginin, doğanın sunduğu malzemeler ve sahip
olduğu güçlerin insanlığın yararına ekonomik bir biçimde kullanılması için
yollar geliştirmek üzere, muhakeme edilerek uygulamaya döküldüğü meslek” olarak
tanımlamaktadır.
Bu
tanım, mühendisliğin özünü açıklayan belirli temel öğeler içermektedir.
Mühendislik bir meslektir. Tıpkı hukuk, tıp, mimarlık, öğretmenlik ve bakanlık
gibi, yüksek yönetim standartlarını gerçekleştirmeye çalışmakta ; müşterilere ve
bir bütün olarak topluma karşı bir çok sorumluluklar üstlenmektedir. Birçok
alanda bilgiye dayalıdır ve üyeleri eğitim ve öğretimin iyi tanımlanmış
yollarından geçerek mesleki statüye erişirler.
Mühendisliğin
temelinde bir matematik ve fen bilimleri bilgisi vardır.
Gerek mühendis gerekse bilimci matematik ve fen
bilimlerinde “tam anlamıyla” (eksiksiz) eğitimlidir, ama bilimci bilgisini esas
olarak yeni bilgiler edinmek için kullanırken, mühendis bilgisini yararlı
araçlar, yapılar, işlemler tasarlamak ve geliştirmek için uygulamaya döker.
Diğer bir deyişle, bilimci bilmenin peşindedir, mühendis ise yapmayı hedefler.
Theodore
von Karman’a göre: “Bilimciler keşfederler, mühendisler olmayanı yaratırlar”.
Glegg bilimciler ve mühendislerin
işlevini şöyle karşılaştırıyor:
Bilimcinin konumunu
yüceltmek ve maddi değilse de insani değerler açısından ,başka hiçbir uğraşın o
kadar ödüllendirici olmadığı ima etmek moda olmuş görünüyor. Birkaç nedenden
dolayı bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Örneğin, mühendis daha geniş bir
olasılıklar ufkuna sahiptir. Bir bilimci, tüm yaşamı boyunca insanoğlunun
bilgisine gerçekten yaratıcı bir katkıda bulunursa şanslıdır ve bunu hiç
yapamayabilir. Buna karşılık, mühendis neredeyse sınırsız fırsatlara sahiptir.
Onlarca özgün tasarım yaratabilir -sık
sık yaratmaktadır da- onların yararlı gerçekliklere dönüşmesini görmenin
doyumunu yaşayabilir. Soyut bilimci tarafından hiçbir zaman bilinmeyecek bir
anlamda yaratıcı bir sanatçıdır. Mühendis bir şey yapabilir. Geçmiş ve bugünkü
bilimsel buluşları modeller. Malzemesi boldur, çözümleri büyüleyicidir ve her
şey kişisel yetenek üzerinde döner.
Mühendislik,
bir bilim olduğu kadar bir sanat olarak da görülmektedir. Sadece inceleme
yoluyla öğrenilemeyecek bir ilkeler, yöntemler ve beceriler sistemini içerdiği
düşünülmektedir. En azından kısmen, deneyim ve mesleki uygulama yoluyla
öğrenilmelidir. Mühendisin bilgisi mesleki muhakeme ile tavlanmalıdır.
Mühendislik problemlerinin çözümleri çatışan istekleri karşılamalıdır ve
unutulmamalıdır ki, yeğlenen en uygun çözüm her zaman bilimsel ilkeler ya da
formüllerin tam bir tatbikinden çıkmaz. Mühendis çatışan sınırlamaları tartmalı
, bilgi ve deneyime dayalı yargılarda bulunarak en iyi ya da en uygun çözümü
aramalıdır.
Sorunlara
çözümler ararken, mühendisler doğanın sunduğu malzemeleri ve sahip olduğu
güçleri kullanırlar. Mühendislerin tasarımlarını biçimlendirirken
kullanabilecekleri, gerek doğal gerekse üretilmiş neredeyse sınırsız bir
malzeme listesi vardır. Temin edilebilirlik, maliyet ve fiziksel özellikler
(ağırlık, mukavemet, dayanıklılık, esneklik ...) temelinde uygun malzemeleri
seçerler.
Mühendisin
ulaşabileceği enerji kaynakları listesi çok daha küçüktür: petrol, kömür, doğal
gaz, nükleer fisyon, hidroelektrik güç, güneş ışığı ve rüzgar. Bu kaynaklar
temin edilebilirlik, maliyet, güvenlik ve teknolojik karmaşıklık açısından
büyük farklılıklar gösterirler.
Mühendisler
dünyanın malzeme ve enerji kaynaklarının sınırsız olmadığını, dolayısıyla bu
kaynakların sadece kullanımı ile değil korunması ile de ilgilenmeleri
gerektiğini bilmelidirler. Bu, mevcut malzemeleri geri-dönüştürmeyi ve yeniden
kullanmayı, eski tesislerin yerine yenilerinin yapılmasındansa ıslahını ve kıt
kaynaklı bir malzemenin bol miktarda olan bir malzeme ile yaratıcı bir biçimde
ikame edilmesini gerektirir. Ayrıca, enerjinin verimli kullanıldığı çözümler
aramayı ve tükenmekte olan enerji kaynaklarının yerine yenilerini bulmaya
çalışmayı da gerektirir.
Mühendisler
ekonomik olan çözümler ararlar. Bu demektir ki, çözümlerinin yararları
maliyetlerini geçmelidir. Bu, ayrıca, mühendislerin para, zaman, malzeme ve
diğer kaynakların idaresinde özen göstermeleri gerektiği anlamına da gelir.
A.M.
Wellington bu noktayı şu garip mühendislik tanımı ile vurgulamış:
Mühendislik inşa-imal
sanatı olarak daha az düşünülse iyi olurdu. Gerçekten de, önemli anlamda,
mühendislik inşa-imal sanatı değildir...beceriksiz birinin iki dolara kötü
yaptığı bir şeyi bir dolara iyi yapma sanatıdır.
1960’ların
sonlarına kadar, mühendislik işlerinin planlanması ve yapılması üzerindeki
başlıca sınırlayıcı faktör ekonomiydi. Günümüzde havaalanları, otoyollar,
binalar ve diğer tesislerin inşasına eşlik eden zararlı çevresel etkiler
hakkında bir çok kaygılar vardır. Bu
nedenle mühendislik, teknolojinin insanlar ve çevre üzerindeki olası zararlı
etkileri hakkında doğru bilinç ve kaygı ile icra edilmelidir.
Eninde
sonunda, mühendislik işlerinin tümü insanlığa yararlı olmalıdır. Mühendisler,
olumlu etkilerin olumsuz etkilerden fazla olduğundan ve denge durumunda
çözümlerinin kamu yararına olduğundan emin olmak için tasarımlarını tarafsız
bir biçimde değerlendirmelidirler.
5.BİR
MÜHENDİSTE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER:
Tanımı
ve tarihinden de anlaşılacağı üzere mühendis olacak kişilerin birtakım özelliklere
sahip olması gerekir.Bu özellikleri en genel şekliyle şu şekilde ifade
edebiliriz:
1)Sabırlı
olmalı,problemler karşısında karamsarlığa kapılmamalıdır.
2)Kendisine
güvenmeli ve kendisini ifade edebilmelidir.
3)İkna
kabileyeti yüksek olmalıdır.
4)Yeni
fikirlere açık olmalıdır.
5)Mucit
ruhlu yaratıcı kişiler olmalıdır.
6)Planlı
olmalıdır.
7)Kararlı
olmalı ve risk alabilmelidir.
8)Risk
alırken bir şeyin “olmasını istemek” ile “olma ihtimali” arasındaki ayrımı çok
iyi yapabilmelidir.
9)Elindeki
olanakları kullanmasını bilmelidir.
10)Hatalarından
ders çıkarabilmelidir.
11)İyi
iletişim kurabilmelidir.
12)Analitik
düşünme yeteneğine ve derin bir matematik ve fen bilimleri bilgisine sahip
olmalıdır.
Bunun
yanında her mühendislik dalının kendisine özel birtakım özellikleri vardır.
5.MÜHENDİSLİK ETİĞİ:
Mühendis
herşeyden önce,her insan gibi toplumun değer yargılarına saygı göstermeli ve
genel ahlak kurallarına uymalıdır.Ancak bunun yanında toplumda üstlendiği
nosyon nedeniyle mühendis kimliği
içerisinde uyması gereken bazı özel prensipler vardır. Bunları maddeler halinde
özetlemek gerekirse:
1)Halka
mühendisliğin ne olduğunu anlatmalı ve mühendislik üzerindeki yanlış yargıların silinmesi için çaba
göstermelidir.
2)Halk
sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli bilgi sahibi olmalı ve sorumlu bulunduğu
işyerindeki çalışanların güvenliğinden ve sağlığından kendisinin sorumlu
olduğunu unutmamalı.
3)Düşüncelerini
sadece yeterli bilgiye sahipse söylemeli,yasal konularada ifadesini gerektiren
hallerde dürüst olmalıdır.
4)Yeterli
olmadığı alanlarda ise kendisini geliştirmesini bilmelidir.
5)Halka
teknik bir açıklama yaparken özel durumlar dışında kendisini anlaşılır bir
dille ifade etmeyi bilmelidir.
6)İş
hayatında patronuna ve müşterisine karşı verdiği sözleri tutmak konusunda özen
göstermelidir(Bu onun ne kadar güvenilir bir insan olduğunu gösterir).
7)Müşterisi
ve iş vereni arasındaki ilişkilerde çıkarlarını bir yana bırakabilmeli ve haklı
olanın yanında yer almalıdır.
8)İşyerinde
alçakgönüllü olmalı ama uzmanlık alanında
güvensizlik yaratmamalıdır.
9)İşyerinde
sorumlu olduğu yerin haricinde çevresindeki koşulların sağlık ve güvenlik
açısından uygun olup olmadığını gözlemlemeli değilse gerekli girişimlerde
bulunmalıdır.
10)İş
arkadaşlarının başarısızlıklarını bir fırsat olarak görmemelidir.
6.MÜHENDİSLİĞİN UZMANLIK ALANLARI
Mühendislik,
çeşitli ana dallar ya da uzmanlık alanlarından ve onlarca küçük dallardan
oluşan bir meslektir. Mühendisler, bu dalları sürekli genişleyen teknolojik
bilgi tabanına bir yanıt olarak yaratmışlardır. Aşağıdaki paragraflarda,
mühendisliğin öne çıkan dallarından bazılarının ayırt edici özellikleri
anlatılmıştır. Unutulmamalıdır ki, çeşitli uzmanlıklar arasında hatırı sayılır
bir çakışma söz konusudur. Bir mühendisin meslek yaşamı boyunca, bir ana dalda
birden fazla uzmanlık alanını icra etmesi nadir bir şey değildir.Ancak biz
burada sadece makina ve endüstri mühendisliği hakkında bilgi vereceğiz.
6.1.MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ
Mühendislik
faaliyetinin en eski ve en geniş alanlarından biri olan makina mühendisliği,
makinalar, enerji ve imalat/üretim yöntemleri ile ilgilenir. Makina
mühendisleri takım tezgahlarının - makina yapan makinalar - yanısıra
endüstrinin tüm dalları için makinalar ve donanımlar tasarlar ve imal ederler.
Örneğin, türbinler, baskı presleri, hafriyat makinaları, besin işleyiciler,
iklimlendirme ve soğutma sistemleri, yapay kalpler ve uzuvlar, uçaklar, dizel
lokomotifler, otomobiller, kamyonlar ve kitle ulaşım araçları için motorlar...
Yaptıkları makinalar yükleri kaldırır ve bir yerden bir yere aktarır, insanları
ve malları taşır ve enerji üretir veya enerjiyi başka biçimlerine dönüştürür.
Enerji
konusundaki uzmanlık alanında, makina mühendisleri, elektrik jeneratörlerini
tahrik edecek hidrolik türbinlerin ve buhar gücü oluşturacak kazanlar,
motorlar, türbinler ve pompaların
tasarımı, üretimi ve çalıştırılması ile ilgilenirler. Enerji santralleri
tasarlarlar ve çalıştırırlar ve yakıtların ekonomik yanması, ısı enerjisinin
mekanik güce dönüştürülmesi ve bu gücün yararlı işler yapmak için kullanılması
ile ilgilenirler.
Isıtma,
havalandırma ve iklimlendirme alanında, makina mühendisleri, evler, işyerleri,
ticaret binaları ve endüstriyel tesislerde kontrollü sıcaklık ve nem koşulları
sağlarlar. Besinlerin soğuk tutulması,soğuk depolama ve buz üretim tesisleri
için gerekli donanım ve sistemleri geliştirirler.
Makina
mühendisleri üretimde büyük tasarruflar sağlayan yeni makina ve sistemlerin
imalatı ve tasarımına ilişkin pek çok alanda, endüstri mühendisleri ve
yöneticilerle yakın bir çalışma içinde olurlar.
Deniz
mühendisliği alanında çalışarak yolcu, savaş ve yük gemileri için makinalar
tasarlayan, otomotiv endüstrisinde otomobiller, kamyonlar ve otobüsler
tasarlayan ve üreten ve hava-uzay endüstrisinde yeni uçak ve uzay araçlarının
tasarımında çalışan makina mühendislerine de rastlanabilir.
Geleceğe
bakıldığında, yeni endüstriler doğdukça ve eski endüstriler otomasyon,
bilgisayar kullanımı ve yeni enerji kaynaklarındaki gelişmelerden
yararlandıkça, makina mühendislerine büyük talep olması beklenmektedir.
6.1.1.MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ ALANINDA SON YILLARDA
OLAN GELİŞMELER:
Bilgisayar
ve mikroişlemciler alanındaki gelişmelerin makina mühendisliğine çok geniş
kapsamlı ve önemli etkileri olmuştur. Herşeyden önce kişisel bilgisayarların
yaygınlaşması ve ucuzlaması , makina mühendislerinin bilgisayar
kullanımını arttırmıştır. Çizim ve
tasarıma yönelik birçok paket program makina mühendislerinin kullanımına
sunulmuştur.
Endüstri
ve imalat sanayi, bilgisayar alanındaki gelişmelerden büyük ölçüde
etkilenmiştir. Daha önce çizimi günler süren teknik resimler bir kaç saat
içinde hazırlanabilmektedir. Ayrıca resimler üç boyutlu çizilebilmekte,istenen
yönde döndürülebilmekte , ayrıntılı kesitler alınabilmekte ve değişik
ölçeklerde çıkartılabilmektedir. Bunun ötesinde mühendisler geliştirecekleri
ürünün pahalı modelini yapmaya gerek duymadan, bilgisayar ekranı üzerinde
tasarlayabilmekte, (Computer Aided Design veya CAD), geliştirdikleri ürün
modelini bir CAE (Computer Aided Engineering)sistemi aracılığıyle kapsamlı
denemelere tabi tutulabilmeke ve daha sonra bir CAM (Computer Aided
Manufacturing) sistemi aracılığı ile imal edilebilmektedir. CAM sistemi
içerisinde sayısal kontrollü tezgahlar ve endüstri robotları yer almaktadır.
Imalat işlemlerinin fabrika ölçeğinde endüstri robotları ile gerçekleştirip ,
kontrol edildiği geniş çaplı uygulamalar “Bilgisayarla Bütünleşmiş Üretim” (CIM
veya Computer İntegrated Manufacturing)adı altında yaygınlaşmaktadır.
Endüstriyel robotlar montaj ve imalat hatlarında kullanıldığı gibi, insanlara
zararlı ortamlarda da kulllanım alanı bulmaktadır. Bilgisayarların sanayi
üretimde yaygınlaşması ile birlikte “Toplam Kalite Kontrolü” gibi yeni üretim
modelleri geliştirilmiştir.
Günümüzde
makina mühendisliğinde en önemli gelişme alanlarından biri malzeme
teknolojisidir.Karma ve seramik malzemeler üzerinde yoğun araştırmalar
yapılmaktadır.Karma malzemeler üzerine önemle eğilinmesinde iki önemli neden
vardır: bunlardan birincisi,karma malzemelerin geleneksel malzemelere göre çok
üstün özellikere sahip olmasıdır. İkinci ve daha önemli neden ise karma
malzemelerin mühendise, işin amacına uygun tümüyle yeni malzemeler tasarlama
olanağı vermesidir. Karma malzemelerin yanında anizotropik optik ve elktriksel
özelliklere sahip , dökümü yapılabilen ve talaşlı imalata uygun seramikler
malzeme alanında önemli araştırma konularından birini oluşturmaktadır.
Nanoteknoloji
adı verilen ve mikroskopik düzeyde cihazların yapımı ile ilgilenen bilim dalı
makina mühendisliğinin önümüzdeki yıllardaki önemli konuları arasında
olacaktır.
Makina
mühendisliğinin hemen her disiplini biyoteknoloji alanındaki gelişmelerle
yakından ilgilidir. Makina mühendisliği ile ilgili temel bilimlerin , örneğin
akışkanlar mekaniği, termodinemik ;ve becerilerin, örneğin ölçüm teknikleri ,
cihaz yapımı , biyoteknolojide uygulama alanları vardır.
Makina
mühendisliğinin gelişmekte olan çevre teknolojisi içindeki payı büyüktür.
Parçacık teknolojisi adı verilen adı verilen ve tozdan arındırılmış temiz ve
çok temiz odaların tasarımı son on yılın
üzerinde en çok araştırma yapılan konularından biridir. Bu tür odalar
hastanelerde ve hassas üretimin yapıldığı yerlerde kullanılmaktadır. Bunun
dışında egsoz ve baca atıklarında bulunan zararlı madde ve tozları tutan cihazlar
da bu konunun kapsamı içindedir.
6.1.2.MAKİNA MÜHENDİSLİĞİNİN ALT DALLARI:
1-Araştırma mühendisliği:Yeni
bir bilginin,içinde bulunduğumuz çağın en değerli hazinelerinden biri olduğunu
sanırız kimse inkar edemez. Çünkü bir problemin çözümü veya yeni bir bilginin
keşfi ;bilime yeni ufuklar ,mühendisliğe ise yeni malzemeler demektir. Bu
nedenle dünyanın en büyük firmaları gelirlerinin büyük bir kısmını
araştırmalara ayırmaktan kaçınmazlar. Çoğu durumda ,araştırma mühendisleri ,bir
problemi çözmek üzere bilim adamlarıyla
birlikte bir takım halinde çalışırlar. Takımda bir işbölümü vardır kimi
mühendislerin tecrübelerinden faydalanılırken ,kimi mühendislerin (veya bilim
adamlarının) bilgisinden faydalanılır. Bu nedenle araştırma mühendisi olmak
isteyen bir kişinin öncelikle takım çalışmasına uygun, başkalarıyla iletişimi
iyi ve gerek aslarına gerek üslerine kendisini ifade edebilen bir kişi olması
gerekir. Araştırma ,daha önce yapılamayan veya çözülemeyen konular üzerinde
yapılan bir çalışma olduğu için öncelikle derin bir bilgi birikimi gerektirir.
Aşırı merak ve hayalgücü araştırma mühendisliği için çok önemlidir. Sabır ve
kendine güven başarısızlıkları ve yılgınlıkları engeller. Yine araştırma
mühendisi olmak isteyen bir kişi için objektiflik ,açıkfikirlilik ve
önyargılardan uzak oluş en önemli özelliklerdendir.
2-Geliştirme mühendisliği:Geliştirme
mühendisliği araştırma ve tasarım arasında bir konuma sahiptir. Hammadesi
araştırma mühendislerinin veya bilim adamlarının başarılarına bağlıdır. Görevi
yeni bir bilginin yeni bir alete,yönteme veya ürüne uygulanmasını sağlamaktır.
Sonuçları çoğunlukla daha ekonomik üretim şekilleri üzerinde odaklanır.
Geliştirme mühendisleri mucit ruhlu yani yaratıcı kişilerdir. Deney konusunda
tecrübeli olmaları ve iyi gözlem yapabilmeleri ,bununlada kalmayıp bu
gözlemlerden birtakım sonuçlar çıkarabilmeleri sahip olmaları gereken diğer
özelliklerdendir. Araştırma mühendisleri gibi takım çalışması yaparlar. Tüm
mühendisliklerde kişinin kendisini ifade edebilmesi önemlidir ancak geliştirme mühendisliğinde bu
önem bir kat daha artar. Düşüncelerini karşıya aktarabilmesi yani geliştirdiği
ürünü veya yöntemi tanıtabilmesi karşısındakini ikna edebilmesi açısından çok
önemlidir. Zira bir yöntem veya ürün bazen yüzbinlerce dolarlık bir yatırım
gerektirmektedir ve sermaye sahipleri birtakım riskleri almadan ürün veya
yöntem konusunda yeterince bilgilendirilmelidirler.
3-Tasarım mühendisliği:Tasarım
mühendisi,geliştirme mühendisinden aldığı sonuçlarla birlikte,ekonomi faktörünü
öncelikle göz önünde bulundurarak, yeni ürünler ve makinalar tasarlar. Bu
tasarılar sırasında pek çok dış etkeni göz önünde bulundurmak zorundadır
(fiziksel,kimyasal,termal...). Yine bir tasarım mühendisinin çok iyi malzeme
bilgisine sahip olması gerekir. Uygun malzemeyi seçebilmesi istenilen
özelliklerin sağlanması bakımından çok önemlidir. Tasarım mühendislerinin
öncelikle yaratıcı olması gerekir çünkü işi isminden de anlaşılacağı gibi
“yeni”yi tasarlamaktır. Mekenizmaları ve sistemleri kafasında canlandırabilmeli
ve bunları kağıda aktarabilmelidir. Hayali üzerinde çalışabileceği tek yer
kağıt olduğu için kağıt üzerinde düşünebilme yeteneğine de sahip olmalıdır. Son
yıllarda bilgisayar teknolojisinde tasarım mühendisliği açısından önemli
gelişmeler olmuştur. Bu nedenle tasarım mühendislerinin bilgisayar konusunda
yeterli bilgi birikimine sahip olmaları önem kazanmıştır.Tasarım mühendisinin
alternatif yöntemler arasından doğru seçimi yapabilmesi gerekir. Grup halinde
çalışmayı gerektiren durumlarda diğerleriyle işbirliği içinde olması ve “kendi
fikrinin doğru olacağı” gibi bir tutum içinde olmaması yine önemli olan diğer
bir unsurdur.
4-Konstrüktörlük (konstrüksiyon mühendisliği):
Araştırma,geliştirme ve tasarım mühendisleri ideal şartlar üzerinde çalışırlar.
Konstrüktör ise gerçeklerle başbaşadır. Konstrüksiyon mühendisi üretimin olduğu
bölgeden sorumlu olan kişidir. Istenilen kalite ve sonucun elde edilmesini
sağlar. Üretimi yapılacak malzemenin montajından sorumludur. Üretimin aksamadan
devam etmesi için personeli organize eder. Bu nedenle insanları yönetebilmesi
yani “yöneticilik vasfının” olması önemlidir. Bir konstrüktör elindekilerle
yetinmesini bilmelidir. Cesur karalar verebilmeli gerekirse risk almalıdır. Her an her yere
gidecek gibi hazır bulunmalı ve her türlü koşulda çalışabilmelidir. Teknik
altyapısının yetersiz oluşu bir konstrüktörün karşılaşacağı en büyük
zorlukların nedenidir fakat bir konstrüktörün başırısını tayin eden en büyük
etken çalışanlarla olan iletişimidir
5-Üretim (imalat) mühendisliği:Üretim
mühendisinin görev alanı öncelikle üretimi tamamlanan makinalar veya parçalar
üzerindedir. Bunun yanında çalışma alanı konstrüktörle benzerlik gösterir.
Üretim yöntemini belirler. Denetleme ve test yöntemleri için kolaylıklar
geliştirir. Üretim sırasında karşılaşılan sorunların ve hataların giderimesini
sağlar. Tasarım mühendisleriyle ilk aşamadan itibaren, gerektiği takdirde
ürünün yeniden tasarlanması için, iletişim halindedir. Çalışanların ve bir
makinanın neler yapabileceğini kestirebilmesi bir üretim mühendisi için çok
önemlidir çünkü üretim mühendisi limitte çalışan veya limite itilen sistem veya
makinalarla ilgilenir. Planlı bir kişi için güzel bir meslektir. Telaşlı
kişilere ise bu meslekte yer yoktur. Bir fikri başkasına satma yeteneği yine önemli
özelliklerdendir çünkü geliştirme mühendisliğinde olduğu gibi üretim
mühendisinin önereceği çözümler yüzbinlerce dolar gerektirebilir.
6-Endüstri Mühendisliği: Endüstri
mühendisi üretimde insan ve ekonomi faktörünü göz önünde bulundurarak
verimmliliği arttırmaya hedefler. Endüstri mühendisliğini çalışmamızın
ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak ele alacağız.
7-İşletme Mühendisliği:İşletme
mühendisi üretimin gerçekleştirildiği alanda istenilen verimi elde etmek için,
makinaların kontrolünden, işleyişinden ve üretim departmanlarından
sorumludur(taşıma, depolama,güç üretimi...).Bu sorumluluk makinelerin
seçiminden kurulumuna kadar genit alanı kapsar. Ayrıca bakım malzemelerinden de
yine işletme mühendisleri sorumludur. Bir danışman olarak görev aldıkları
takdirde “Plan Mühendisi” olarakta adlandırılabilirler. Bu durumda daha
ekonomik üretimin önündeki engelleri kaldırmak ve bakım programlarıyla
ilgilenmek başlıca görevleridir. Bir işletme mühendisinin planlı olması ve
metodik düşünce yapısına sahip olması önemlidir. Analiz yapabilme yeteneğine
sahip olması ve teknik durumları ekonomi diline çevirebilmesi gerekir. Sürekli
fabrikanın bütün bölümleri ile iletişim halinde olması gerektiği için takım
çalışmasına uygun olması ama kendi sorumluluklarını unutmaması bir diğer önemli konudur.
8-Bakım Mühendisliği:Üretime
başlandıktan sonra en önemli konu makinaların bakımıdır. Temelde amaç bir
makinadan en uzun vadede en yüksek verimi elde edebilmektir. Bakım mühendisliği
makinalarla uğraşmaktan zevk alanlar için uygun bir meslektir. Teorik bilgnin
pratiğe dökülebilmesi önemlidir. Yine
diğer mühendislik dallarında olduğu gibi insanlarla iletişiminin iyi
olması gerekir.
Burada
bahsettiğimiz bazı mühendislik dallarının başka mühendislikler tarafındanda
paylaşılması çok doğaldır çünkü bu ayrımlar tamamen ihtiyaçtan doğmuştur ve
benzer ihtiyaçların diğer mühendislikler tarafından da hissedilmesi gayet
olağandır. Sınıflandırmamızda unutulmaması gereken en önemli nokta makina
mühendisliğini temel alarak yola çıkmamızdır. Alt dalı olarak saydığımız
mühendisliklerin bir kısmı zaten özelletmiş ve başlıbaşına bir mühendislik dalı
halini almıştır
6.1.2.BİR
MAKİNA MÜHENDİSİNİN ÇALIŞABİLECEĞİ BAZI ALANLAR:
-Hava
Dinamiği -Isı Transferi -Türbin
-İklimlendirme -Jet Motorları -Isıtma
Havalandırma
-Otomotiv -Yağlama -Zıraat
Makinaları
-Yanma -Makina Parçaları -Sistem Dinamiği
-Dizel -Güç santrali -İçten Yanmalı Motorlar
-Uçuş
Testi -Soğutma -Malzeme
-Buhar -Ordu gereçleri
6.2.ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ:
Endüstri
mühendisleri mal ya da hizmet üretiminde insan, malzeme ve enerjiden oluşan
entegre sistemlerin tasarımı, geliştirilmesi ve kurulması ile ilgilenirler.
Yüksek kalite standartlarını koruyarak, üretim sorunlarına uygulanması mümkün,
etkin çözümler arama faaliyeti içinde, insanlarla ilgilenirler ve onları motive
ederler. Esas olarak, para, malzeme, zaman, efor ve enerjinin kullanımında
ekonomi gerektiren sorunlarla ilgilidirler. Proseslerin ayrıntılı gelişiminden
çok endüstriyel yönetim ve üretimin “büyük resmi” ile ilgilenirler.
Endüstri mühendislerinin faaliyetlerinin çoğu
şu dört kategoriden birine girer:
*
Tesisin düzeni ile ilgili olanlar
*
Çalışanların üretkenliğini arttırmak için tasarlananlar
*
Ürünlerin kalitesini denetlemek için tasarlananlar
*
Maliyetleri azaltmak ve kontrol etmek için tasarlananlar.
Tesis
düzeni, her bir üretim bileşeni -işçiler, donanım ve malzeme- için gerekli
alanı belirlemeyi ve güvenli, sorunsuz ve etkin bir çalışma sağlamak için
çeşitli faaliyetler düzenleme ve sıraya koymayı gerektirir.
Endüstri
mühendisleri çalışanlara ilişkin zaman ve hareket etütleri gerçekleştirirler,
çalışma performansına ilişkin standartlar belirlerler ve üretkenliği arttırmak
için yeni ve daha iyi çalışma yöntemleri önerirler. Atıkları ve müşteri
şikayetlerini azaltmak için, kalite kontrol teknikleri kullanırlar. Kalitede
makul toleranslar yerleştirmek için istatistiksel prosedürlere batvururlar ve
ürün kalitesine ilişkin rutin kontroller yapmak için prosedürler geliştirirler.
Endüstri
mühendisleri, işlerinin tümünde, üretim maliyetlerini dikkatle izlemeli ve
üretim kalitesinden taviz vermeden maliyetleri azaltmak için yollar
aramalıdırlar.
Endüstri
mühendislerinin çoğu üretim sektörlerinde çalışıyor olmasına rağmen,
hastaneler, havayolları, demiryolları, perakende satış mağazaları ve yerel,
eyaletsel ve federal hükümet kurumları gibi başka çalışma ortamlarında da
bulunabilirler.
6.2.2.BİR
ENDÜSTRİ MÜHENDİSİNDE BULUNMASI GEREKEN NİTELİKLER:
1-Bir
endüstri mühendisi herşeyden önce farklı insanlarla çalışmasını bilmelidir.
2-Tahrik
edici, sinirli kişilerle çalışması halinde bile çalışanlarını kontrol altında
tutabilmelidir.
3-Başarılarında
ve başarısızlıklarında kendine olan güvenini kaybetmemelidir.
4-Bir
fikri savunurken kafalardaki soru işaretlerini giderebilmesi gerekir.
5-Yolunda
gitmeyen veya kontrolden çıkmış problemleri basite indirgeyebilmeli , çözümler
üretebilmelidir.
6-Bilimsel
yaklaşımı asla bırakmamalıdır.
7-Gerçekçi
verileri değerlendirmeli, olabilecek herşeye hazırlıklı olmalıdır.
7.MÜHENDİSLERİN
ÇALIŞTIĞI ALANLAR:
Yapılan
bir araştırmada aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir:
Alanlar Kişi sayısıİmalat,konstrüksiyon,tasarımcılık,proje
mühendisliği173(%30.4)Isıtma,soğutma,havalandırma,iklimlendirme130(%22.8)Planlama,kalite
kontrol,güvenirlik sistemleri112(%19.6)Bakım-onarım,montaj 91(%16)Tesisat,taahhüt 65(%11.4)İş etüdü
analizi,organizasyon,yönetim 60(%10.5)
Otomotiv dizayn,ürün geliştirme
55(%9.6)Türbin,pompa,kompresör,buhar,havuz arıtma tesisleri 48(%8.4)Otomatik kontrol 28(%4.9)Bütçe,finansman,maliyet 21(%3.7)Metod mühendisliği 3(%0.5)Stok kontrol planlama 3(%0.5)Dokümantasyon 2(%0.3)*Tablo
1(Mühendislerin özellikle tercih ettikleri alanlar)
AlanlarKişi SayısıElektrik-elektronik 40(%7)Bilgisayar, bilgi işlem,
programlama 38(%6.7) İşletme-yöneticilik 30(%5.3) Isıtma, havalandırma
26(%4.7), Kalite kontrol 25(%4.4), Otomatik kontrol 23(%4), Tasarım, planlama
21(%3.7), Bakım-onarım 16(%2.8), Ergonomi 9(%1.6), Hidrolik-pnömatik 8(%1.4)
,Araştırma-geliştirme 6(%1.1), Ekonomi 6(%1.1), Eğitimcilik 4(%0.7),
Bilirkişilik 4(%0.7), Turizm 3( %0.5), Gıda sanayi 2(%0.4), Sistem analizi
2(%0.4), Güneş enerjisi 2(%0.4), Hafif metal alaşımlı döküm 2(%0.4), Talaşsız
imalat 2(%0.4), Arıtma tesisleri 2(%0.4).
Makine
Endüstri İşletme Uçak
Gemi Toplam 480(%84.2) 70(%12.3)
2(%0.4) 3(%0.5) 15(%2.6)
570(%100)
8.MÜHENDİSLİK
DESTEK PERSONELİ:
Yalnız
çalışmak mümkün olsa da, mühendisler, daha yaygın olarak, bir grup destek
personeli ile birlikte çalışmaktadırlar. Mühendis ve destek personeli
mühendislik ekibini oluşturur ve her bir uzmanlık grubunun rolleri, çoğu zaman,
bir uğraş alanı spektrumu açısından tanımlanır. Bu spektrum, Tablo 1’de dikey
olarak düzenlendiği gibi, mühendisi,
tekniker, teknisyen ve zanaatçıları içermektedir.
Spektrumun
tepesinde, bir yenilikçi, tasarımcı, karar verici ve mühendislik ekibinin
lideri olarak hizmet veren mühendis vardır. Sonra, planlama, inşa-imal ve
mühendislik tesislerinin çalıştırılmasında mühendise yardımcı olan teknikerler
gelmektedir. Teknikerlerin tipik aktiviteleri arasında, teknik satışları,
inşaat-imalat denetimini , rutin
ürün-geliştirmeyi, ve işgücü, donanım ve malzemelerin koordinasyonunu
sayabiliriz. Tekniker eğitiminde, kurama ve matematiğe bir mühendis eğitiminde
olduğundan daha az önem verilir, ama donanım ve prosese daha fazla yönelim söz
konusudur.
Teknisyenler;
pratik hedeflerin gerçekleştirilmesine adanmış kişiler olarak tanımlanabilir.
Teknisyenlerin tipik faaliyetleri arasında, çizim, ölçüm, tahmin ve veri
toplamayı ve inşaat projelerinde alan incelemelerini gerçekleştirmeyi
sayabiliriz.
TABLO 1 Mühendislik
Ekibi
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Uzman Tipik Faaliyetler
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mühendis Kavramsal tasarım
Araştırma
Proje planlama
Yeni ürün geliştirme
Sistem geliştirme
Teknologlar, teknisyenler ve zanaatçıların
denetlenmesi
Tekniker Rutin ürün-geliştirme
Inşaat/imalat denetleme
Teknik satışlar
Donanım tasarlama ve geliştirme
Işgücü, malzemeler ve donanımın koordinasyonu
Teknisyenler ve zanaatçıların denetlenmesi
Teknisyen Çizim
Tahmin
Alan incelemeleri
Veri toplama
Ölçüm
Teknik yazım
Zanaatçı Mühendislik ekibine yararlı makinalar
veya ürünlerin servisi, bakımı ve
çalıştırılması için el aletleri ve elektrikli
aletler kullanır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Zanaatçılar
tasarım tarafından tarif edilen malzemeleri, ürünleri ya da tesisleri üreten
kalifiye işçilerdir. Bu tür uzmanlar arasında elektrik teknisyenlerini,
marangozları, kaynakçıları, makinistleri ve model-yapımcılarını sayabiliriz.
Zanaatçılar normalde becerilerini çalışarak kazanırlar: eğitimleri genelde
lisenin ötesine geçmez.
Uğraş
alanında teknikelerin rolünün iyi tanımlanmadığına dikkat edilmelidir.
Teknikerler ile teknisyenler arasındaki eğitim farkı açık olsa da, görevleri
çoğu kez çakışmaktadır. Teknikerler ve mühendisler arasındaki görev
farklılıkları da aynı şekilde muğlaktır.
Teknikerler,
mühendislik spektrumunun mühendis ile teknisyen arasında kalan kısmında, ürün
geliştirmenin, üretim planlamanın, inşaat/imalat denetlemenin ya da teknik
satışların rutin kısımlarında çalıştıkları varsayılmaktadır. Ancak, çoğu kez
durum şudur ki, tek tek insani hünerler eğitim programlarının niyetlerinden
daha önemli çıkabilirler ve gözlenmiş olan bir şey vardır ki, tekniker olarak
eğitilen pek çok insan endüstriyel işlev açısından aslında mühendislik
yapmaktadırlar.
9.MÜHENDISLIK
YEMINI
Bir
mühendis olarak , bilgimi ve yeteneklerimi insanlığın ilerlemesi için
insanlığın yararına adıyor,
Bunu
yaparkende ;
Her
zaman elimden gelenin en iyisini yapacağıma,
Dürüst
olmayan hiçbir işe katılmayacağıma,
Kanunlara
göre yaşayacağıma ve çalışacağıma,
Mesleğime
yakışır biçimde davranacağıma,
Toplum
çıkarları için , tüm kişisel çıkarlarımdan vazgeçeceğime ve
Toplumun
çıkarlarını herşeyin üzerinde tutacağıma ,
Yemin
Ediyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder