Makina

Makina

Sayfalar

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Ağustos 2015 Çarşamba

MÜHENDİSLİK

1.GİRİŞ:

Mühendisliğin geçmişi insanoğulunun içindeki merak duygusu kadar eskidir. Atalarımız
doğanın sunduğu malzemeleri ve sahip olduğu güçleri,tıpkı bizim bugün yaptığımız gibi
insanlığın yararına kullanmaya ve kontrol altına almaya çalışmışlardır. Mühendislerin
bu çabaları,onların, toplum içerisinde “toplumun  ihtiyaçlarını”  karşılamak gibi bir
nosyonu üstlenmelerine neden olmuştur(limanlar,yolar,selbaskınlarını kontrol tesisleri yapmak gibi..).Bu nedenle tarihin önemli uygarlıklarında mühendisler,hüküm-
darlara yakın kişiler olmuşlar ve önemli mevkilerde yer almışlardır.

Mühendisliğin tarihine ilişkin çalışmalar, bize, geçmişe ve geçmişte mühendislik adına yapılanlara saygı duymayı öğretmektedirler. Bugünü geçmişin ışığında görmemize, eğilimleri sezmemize ve insanlığın gelişiminde dönüm noktaları olan büyük değişimlerin nedenlerini değerlendirmemize yardımcı olmaktadırlar. Mühendisliğin köklerini inceleyerek, tarihin akışını anlayabiliyor ve bugünü bu akışın bir parçası olarak görebiliyoruz, ki bu da bugünü kendi çerçevesi içine koymamıza ve hedeflerimiz, özlemlerimiz ve edimlerimize ilişkin daha iyi bir görüş sahibi olmamıza yardımcı olmaktadır

Bu araştırmadaki amacımız, yazılı tarihin en erken dönemlerinden bugüne mühendisliğin gelişiminin izini,bu sınırlı alan dahilinde, kısaca sürmek ve “Mühendis kimdir?” sorusuna yanıt aramaktır .

2.MÜHENDİSLİK TARİHİ  

2.1.İLK UYGARLIKLARDA MÜHENDİSLİK:

2.1.1.MEZOPOTAMYALILARDA MÜHENDİSLİK:

Önemli mühendislik edimleri, bugünkü Irak’ta Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki bölge olan Mezopotamya’nın eski sakinlerine çok şey borçludur. İlk tekerlekli arabanın bu bölgede görüldüğü söylenmektedir. Çok eski ve gizemli bir halk olan Sümerler, yazılı tarihin başlangıcında Güney Mezopotamya’da, dünyanın ilk mühendislik uygulamalarını oluşturan  kanallar, tapınaklar ve surlar inşa etmişlerdir.Mezopotamya
nın diğer sakinleri Babiller ve Asurlular ise yine mühendislik adına önemli eserler vermişlerdir.

Bu döneme ait,bulunan kil tabletlerdeki kayıtlar M.Ö. 2000 yıllarında “usturlap” denen bir açı ölçüm aletinin astronomik gözlemlerde kullanıldığını göstermektedir. Bir dereceli daire ve bir görme kolundan ibaret olan bu alet, Mezopotamyalılar tarafından kullanılan 60’lık sayı sistemine dayalıydı. Bu sistem, zaman ve açı ölçümlerinde bugünde hala kullanılmaktadır.

Mezopotamyalılardan kalma en sıradışı yapı türü, tanrıların şerefine inşa edilen bir tapınak-kule olan zigurat’tır. Zigurat, merdivenlere, setlere ve en tepede de bir türbe ya da küçük bir ibadet mekanına sahip bir piramitti. Eski Ahit’te bahsedilen Babil Kulesi’nin bu tip bir yapı olduğuna inanılmaktadır.

  Babil ülkesini 43 yıl (M.Ö. 1850-1750 civarında) yöneten büyük kral Hammurabi , kendi adını taşıyan yeni ve kapsamlı bir kanunname derlemişti. Kötü inşaat uygulamalarına izin verenlere cezalar getiren bu ünlü kanunname, günümüz inşaat kanunlarının bir önceli olarak görülmektedir.
  Hammurabi Kanunları, kalite teminatı ve mesleki sorumluluğa ilişkin önemli bir mesaj veriyor ve ihlal halinde son derece ağır cezalar öngörüyordu. Şöyle diyor bu kanunlar:

 Bir inşaatçı biri için sağlam olmayan bir ev inşa eder, inşa ettiği bu ev çöker ve evin sahibinin ölümüne neden olursa, bu inşaatçı ölüm cezasına çarptırılır.
 Evin sahibinin oğlunun ölümüne neden olursa, inşaatçının bir oğlu ölüme mahkum olur.
 Evin sahibinin kölesinin ölümüne neden olursa, inşaatçı evin sahibine eşdeğerde bir köle verir.
  Mala mülke zarar gelirse, inşaatçı tüm zararı tazmin eder ve yaptığı ev sağlam olmayıp çöktüğünden, çöken evi kendi cebinden yeniden inşa eder.
  Bir inşaatçı bir ev inşa eder, ama  inşaatın koşulları yerine getirmesini sağlamaz ve bir duvar yıkılırsa, bu inşaatçı masraflar ona ait olmak üzere o duvarı sağlamlaştırır.

Kral Sennacherib’in hükümdarlığı sırasında, Asurlular umumi su kaynağının dikkate değer ilk örneğini tamamladılar (M.Ö. 700 civarı). Tas dağından Khosr nehrine tatlı su getiren yaklaşık 50 kilometre uzunluğunda bir besleme kanalı inşa ettiler. Sular bu nehir aracılığıyla 25 kilometre kadar daha akıp Ninevah’a ulaşıyordu. Jerwan’da, bu açık kanalı bir dereden öteye taşımak için de kesme taşlardan yüksek bir su kemeri inşa ettiler. Bu ünlü yapı 263 metre uzunlukta, 21 metre genişlikte ve en üst noktasında 8.5 metre yükseklikteydi . Yaklaşık 15 metre genişlik ve 1.5 metre kadar derinlikteki bir kanalı destekliyordu . Kanalın tabanını kalın bir beton tabaka oluşturuyordu, ki bu çimentonun bilinen ilk kullanımıdır.

2.1.2.ESKİ MISIR’DA MÜHENDİSLİK:

İlk plan ve inşaat uzmanları Eski Mısır uygarlığında ortaya çıkmıştır. Mühendisliğin bu ilk habercileri Mısır krallarının güvenilir danışmanları olarak üst mevkilere sahiptiler. Bu mevkiye sahip bir adam ,”Bayındırlık şefi(1)” olarak bilinen bir genel inşaat uzmanıydı. 

Bu eski mühendisler/mimarlar, arazi ölçümünün (mesaha) bilinen ilk biçimini uygulamaya koydular. Nil’in her yıl taşması karanın sınırlarının yeniden belirlenmesini gerektiriyordu. Bu arazi-ölçümlerini gerçekleştirmek için, Mısırlı mühendisler, sabit bir uzunluk elde etmek amacıyla, önce iyice su emdirilmiş, sonra kurutulup balmumu ile kaplanmış ip parçaları kullanıyorlardı. Başka ilkel arazi-ölçüm aletleri de kullanmış olabilirler, ama bunların hiçbiri bulunamamıştır. Mısırlılar ayrıca etkin sulama sistemleri geliştirdiler ve görkemli taş binalar inşa ettiler.

Eski Mısır’ın mühendisleri, dünyanın gelmiş geçmiş en yüksek, en geniş ve en dayanıklı yapılarını inşa etmenin peşindeydiler. Sarayları, tapınakları ve mezarları muzaffer ve ebedi bir gücün sembolleri olarak tasarlanmıştı. Mısırlı inşaatçıların en bilinen yapıtları piramitlerdir.

Giza’da Nil nehrinin batı kıyısında ki üç piramit eski Mısırlıların çarpıcı mühendislik becerilerini hatırlatmak üzere hala durmaktadır. Büyük Piramit ya da Cheops Piramidi olarak bilinen en büyük piramit, yaklaşık 147 metre yüksekliktedir ve tabanı 5.25 dönümlük bir alan kaplamaktadır. Piramit, her biri ortalama 2.5 ton olan iki milyondan fazla taş bloktan inşa edilmiştir. İç kısımlardaki blokların bazılarının ağırlığı 30 tona kadar çıkmaktadır.

Mısır’ı M.Ö. 5. yüzyılda ziyaret eden Yunanlı tarihçi Herodotus, piramidi inşa etmek için, üç aylık postalar halinde 100.000 adamın 20 yıl çalışması gerektiğini yazmıştır. Taş bloklar inşaat yerine, sırf bu amaç için inşa edilen, yükseltilmiş bir yol aracılığıyla getirilmiştir. Halatlar, manivelalar, makaralar, tahta kızaklar, toprak rampalar ve bakır keskiler kullanarak, Mısırlı işçiler piramidi hassas ve titiz mühendislik standartları ile inşa etmişlerdir.

Bayındırlık Şefi: Bir duvar resminde betimlendiği şekliyle, arazi ölçüm faaliyeti ve kangal haline getirdikleri “ölçüm ipini” kullanan görevliler.

2.1.3.YUNANLILARDA MÜHENDİSLİK:

M.Ö. 600’den başlayarak,  Doğu Akdeniz bölgesinde Yunanlı yaşam ve düşünce tarzı  egemen olmuştur. Yunanlılar, en çok, soyut mantıkları ve geçmişin ilmini kuramlaştırma ve sentez etme yetenekleri ile hatırlanmaktadırlar. Sanat, edebiyat ve felsefede gerçekleştirdikleri büyük ilerlemeler, mühendisliğe katkılarını gölgede bırakma eğiliminde olmuştur. Esas olarak kuramın üzerinde yoğunlaşmaya eğilim gösterdiler ,deneme ve doğrulamaya ve uygulamaya az değer verdiler.

Bununla birlikte, Yunanlı mimarlar mesleki fazilete doğru ilk kayda değer gelişimi gerçekleştirmişlerdir. Ortalama vatandaşın anlama kabiliyetinin ötesinde bilgi ve deneyime sahip usta bir inşaatçı ve inşaat uzmanı olarak tanınıyordu.

Yunanlılar mekanik teknolojide de yaratıcı olmasını bilmişlerdi. Archimedes, bileşik makaraları, hidrolik vidaları, büyüteci ve çeşitli savaş makinalarını icat etmişti.Yunanlılar deniz kültürüyle içiçe olmalarının bir sonucu olarak limanlar ve dalgakıranlar yaptılar. Yine Dünyanın ilk deniz fenerinin inşaatına bu dönemde başlandı(M.Ö.600). Bu fener 113 metre yükseklikteydi ve antik dönemde dünyanın yedi harikasından biri olarak biliniyordu.(Alexandria limanındaki Pharos feneri)

Sisam adasında inşa edilen , Megaralı mimar Eupalinus’un yönetimi altında 275 metre yükseklikte bir tepeyi kesip geçen 1005 metre uzunluktaki tünel bir diğer önemli eserdi (3,10). Yekpare kireçtaşının içinden el keskisiyle açılan ana tünelin genişliği ve yüksekliği aşağı yukarı 1.7 metreydi. Ana tünelin tabanında 9 metre derinlik ve 1 metre genişlikte bir hendek kazılmıştı. Bu hendekte, su kil borular aracılığıyla şehre getiriliyordu. Tünel inşaatı iki uçtan gerçekleştirilmişti, ama bu eseri gerçekleştirmek için kullanılan yüzey-ölçüm yöntemleri bilinmemektedir.
 
Yunanistan’ın Altın Çağı sırasında, hükümdar Pericles, Atina’yı dünyanın en güzel şehri yapmak üzere tasarlanmış dev bir inşa programına girişti. Pericles, şehri yukarıdan gören düz tepeli kaya Acropolis’in üzerine tapınaklar, türbeler ve heykeller inşa etmek üzere zamanın önde gelen sanatçılarını ve inşaat uzmanlarını tuttu. Bu eserlerin kalıntıları bugün dünyanın en olağanüstü görüntülerinden birini sağlamaktadır

Yunan tapınaklarını inşa edenler ,muhtemelen ,modern dönemlerde kullanılanlara benzer bocurgatlar ve makaralarla donatılmış, elle çalıştırılan vinçler ve ahşap iskeleler kullanmış olmalılar. Tapınakların tasarımcıları, sütunlar ve kirişleri kullanımları  ile, geçmişteki inşaatçılar tarafından sergilenemeyecek düzeyde bir inşaat anlayışı göstermişlerdir.

2.1.4.ROMALILARDA MÜHENDİSLİK:

Antik dönemin en ünlü mühendisleri Romalılar, kaynaklarını daha fazla bayındırlık işlerine adamışlardır.Yunanlıların aksine, Romalılar matematiksel mantıktan ve bilimden çok deneyime güvenen pratik inşaatçılardı. Yapıları tasarım açısından basitti, ama yine de ölçek olarak etkileyici ve uygulama olarak cesurdu . Genellikle, sanat ya da estetikten çok işleve önem veriliyordu.

Romalı inşaatçılar mühendisliğe önemli katkılarda bulundular. Bunlar arasında, ileri inşa yöntemlerinin geliştirilmesini, sulu çimentonun keşfedilmesi , şahmerdan, ayak gücüyle çalışan vinçler, ahşap kovalı çarklar gibi bir dizi inşaat makinalarının tasarlanmasını sayabiliriz.

Bunların yanında Romalıların  önemli mühendislik eserleirnden bazıları şunlardır:

M.S. 98’de mühendis Gaius Julius Lacer tarafından İspanya’da inşa edilen Alcantara Köprüsü, hala kullanılmaktadır . Kuru taştan altı kemere ve toplam 183 metre uzunluğa sahiptir. Araç yolu nehirden 53 metre yukarıdadır.

Pont du Gard, Fransa’nın güneyindeki Nimes’a su sağlayan çok eski bir su kemerinin parçasıydı. Augustus’un hükümdarlığı sırasında (M.Ö. 27 - M.S. Agrippa’nın yönetimi altında) inşa edilen bu görkemli yapı, üst kısmındaki su kanalı hariç, kuru-örme yöntemiyle inşa edilmiştir. Yaklaşık 49 metre yüksekliktedir ve geniş kemerlerinin arası yaklaşık 24 metredir.

Pantheon olağanüstü görkemli bir tapınaktı. Parlak bir mühendis ve Augustus’un evlatlık oğlu olan Agrippa, Pantheon’u tahminen M.Ö. 17’de inşa etti. İki kez yandı ve M.S. 117-138 arasında hükümdarlık yapan Hadrian tarafından yeniden inşa edildi. Pantheon’un iç çapı 43 metre olan yüksekliğine eşittir. Üstü beton bir kubbe ile örtülüdür. Bugüne kadar korunmuş olan Pantheon Roma’nın en yaratıcı mühendislik eserlerini temsil etmektedir .

2.2.ORTAÇAĞDA MÜHENDİSLİK:

Roma İmparatorluğunun çöküşünü izleyen yaklaşık sekiz yüzyıl boyunca, yani Orta Çağ olarak bilinen dönemde, mühendislikte nispeten az ilerleme oldu. Bununla birlikte, özellikle yapı tasarımında enerji tasarrufu sağlayan ve gücü arttıran makina ve aletlerin gelişiminde olmak üzere, bazı önemli ilerlemeler bu dönemde oldu.

Ortaçağda, mühendisler, emekten tasarruf sağlayan makinalar tasarlayıp geliştirerek, insanlar ve hayvanların üretim güçlerini arttırmanın ya da desteklemenin yollarını aradılar. Yel değirmeni bu çağda geliştirildi ve daha etkin hale getirilen su değirmenleri yeni kullanımlara sahip oldu. Mekanik alanında ortaçağda Avrupa’da gerçekleşen diğer ilerlemeler arasında, çıkrık ve gemiler için mafsallı dümen sayılabilir.

Ortaçağın gelişkin mühendislik aletleri, malzemeleri ve tekniklerinin birçoğu ilk kez Uzak Doğuda, özellikle de Çin’de görüldü. Barutun icadı ve kağıt yapımı, demirin dökülmesi ve kumaşların imalatına ilişkin işlemlerin geliştirilmesi bu ilerlemeler arasındadır.

Ortaçağın sonlarında, ulaşım ve iletişimde önemli ilerlemeler sağlandı, bunları bilimsel buluşları besledi ve bilginin yayılmasını hızlandırdı. 13. yüzyılda, İtalyan mimar-mühendisler, kanal savağını icat etmeleriyle, kanal inşaatında modern  çağa hız kazandırdılar. Bundan kısa bir süre sonra, tüm Avrupa’da, karada su yoluyla ulaşım için kanal ağları inşa edildi. Bu dönemde, denizcilik ve gemi-inşada da ilerlemeler sağlandı ve okyanus ulaşımı için rıhtımlar ve limanlar inşa edildi. Ortaçağda en önemligelişmeler ise ,daha sonraki yıllarda mühendisler için yeni malzemeler halini alacak olan,bilimsel alanda oldu.Özellikle 15.,16. ve 17 yy.daki  bilim adamları önemli keşiflerde bulundular.

Johann Gutenberg hareketli tipte kalıbı icat etti ve 1450 yılı civarında ilk kitabı basmakla tarihe geçti. Bu, bilim ve mühendislik dahil, pek çok konuda bilginin geniş bir biçimde yayılmasını mümkün kıldı. 1500 yılına gelindiğinde, arazi-ölçümü, hidrolik, kimya, madencilik ve metalurji ve diğer bilim ve mühendislik alanlarında kitaplar basılıyordu
.
2.2.1.ORTAÇAĞDA BİLİMİN İLERLEMESİNE KATKIDA BULUNANLAR:

* Leonardo da Vinci (1452-1519). İtalyan Rönesansının büyük bir sanatçısı, mimari ve deneysel bilimcisi, pek çok alanda yaratıcılık sergiledi. Pratik mühendislik çalışmalarından çok, kavramsal tasarımları ile hatırlanmaktadır.
* Nicolaus Copernicus (1473-1543). Alman ve Leh kökenli bir astronom, dünyanın hareket eden bir gezegen olduğu kuramıyla modern astronominin temellerini attı.
* Galileo (1564-1642). İtalyan astronom ve fizikçi, bilgi edinmenin bilimsel yöntemini formüle etti. Galileo astronomik incelemeler için teleskopun ilk pratik kullanımını gerçekleştirdi ve düşmekte olan  cisimlere ilişkin ünlü bir yasayı keşfetti.
* Robert Boyle (1627-1691). Boyle, hava ve diğer gazların sıkışmasını ve genleşmesini inceleyen ve sabit bir sıcaklıkta gazın hacminin basıncı ile ters orantılı değiştiğini (Boyle kanunu) keşfeden İrlandalı bir kimyacı ve fizikçiydi.
* Robert Hooke (1635-1703). Bir İngiliz deneysel bilimci, Hooke kanunu olarak bilinen bir elastikiyet kuramı formüle etti. Bu kanun, elastik bir cismin deforme olma miktarının ona etki eden kuvvet ya da gerilim ile doğru orantılı olduğunu ifade etmektedir.
* Sir Isaac Newton (1642-1727). Bir İngiliz bilimci ve matematikçi, yüksek matematiğin temellerini attı, ışık ve rengin gizemlerini keşfetti ve evrensel çekim yasasını formüle etti.
* Thomas Newcomen (1663-1729). Bir İngiliz mucit, 1712’de ilk kullanışlı buhar makinalarından birini yaptı. Onun atmosferik basınçlı buhar makinası, yerini James Watt’ın daha etkin olan makinasına bırakana dek, hemen hemen 75 yıl boyunca İngiliz
madenlerinden su pompalamada kullanıldı. 

 2.3.YAKIN ÇAĞDAN GÜNÜMÜZE MÜHENDİSLİK:

Yirminci yüzyıla doğru son 150 yılda, madencilik, imalat ve ulaşımda önemli  ilerlemeler oldu. 1760’larda, James Watt son derece gelişkin bir buhar makinası modeli tasarladı ve üretti. Bu makina ilk buhar makinasının tasarlayan Thomas Newcoman’ın atmosferik basıçlı buhar makinasından çok daha etkindi. Fabrikatör Matthew Boulton’un desteğiyle, yüzlerce makina üretildi. 1800’e gelindiğinde, Boulton ve Watt makinalarından 500’ü, İngiltere’de, madenleri pompalayıp su çıkarmada , demir işleri ve tekstil fabrikalarındaki makinaları  çalıştırmada kullanılıyordu .

Yine bu dönemde İngiltere ve Amerika’da gemileri çalıştırmak için buhar makinalarıyla deneyler yapıldı ve ticari açıdan başarılı ilk yandan çarklı nehir vapuru, Robert Fulton’un Clermont’u, 1807’de Amerika’da çalışmaya başladı. Ardından, 1823’de, İngiliz George Stephenson Newcastle’da bir lokomotif fabrikası kurdu ve iki yıl sonra da buhar-tahrikli demiryolu taşımacılığının fizibil olduğunu gösterdi .

Bir diğer önemli gelişme ise taşımacılık alanında olmuştur.Bu dönemde demiryolları yaygın bir ulaşım şekli halini aldı. Yol inşaatı teknolojisinde de ilerlemeler oldu. Bu dönemin en ünlü yol inşaatçısı, kırık taşlardan oluşan tabakaları sıkıştırmak suretiyle bir yol yapım yöntemi geliştiren İskoç John Macadam’dı (1756-1836). Yaklaşık 290 kilometrelik paralı yol inşaatına ek olarak, Macadam yol yapımı üzerine çeşitli kitaplar yazdı. Macadam’ın bir İskoç çağdaşı, Thomas Telford, kenara yerleştirilmiş ve yüzeyi kırık taş ve çakıldan oluşan sağlam bir taban oluşturmak üzere birbirine doğru sıkıştırılmış, büyük düz taşlar kullanarak yol yapılmasını savunuyordu. Telford, 19. yüzyılın ilk yıllarında  aşağı yukarı 1480 kilometre uzunlukta yol ve 1200 köprü inşaatına nezaret etmiştir.

19. yüzyıl, mühendisliğin bir meslek olarak öneminin daha da artmasına tanıklık etmiştir. İnşaat mühendisi ünvanını ilk kullanan İngiliz John Smeaton, bilim çevrelerinde üst düzeyde saygı görüyordu. 20. yüzyılda İlk Makina Mühendisleri Enstitüsü 1847’de kuruldu ve George Stephenson ilk başkan olarak hizmet verdi.1908’e gelindiğinde, inşaat, makina, elektrik, kimya ve  madencilik ve metalurji mühendisliklerini temsilen beş dernek kurulmuştu.
19. yüzyıldaki mühendislik başarıları için, elektriğin bir güç kaynağı olarak geliştirilmesi en önemli faktörlerden biridir. Bunda, büyük oranda,19. yüzyılın ikinci yarısındaki sayısız bilimci ve mühendisin çabaları rol oynamıştır. Bununla birlikte, temeller, Alman George Simon Ohm, İtalyan Alessandra Volta ve Fransız Charles Coloumb ve Andre Ampere gibi, elektriğin temel doğasını tanımlayan,18. yüzyılın başlarındaki fizikçilerin buluşları ile atılmıştır.

Elektrik enerjisinin geliştirilmesindeki önemli olaylardan bazıları aşağıda verilmiştir. Bazı tarihler yaklaşıktır;

1827  Alessandra Volta ilk elektrik bataryasını tasarladı.
1830  Sir Humphrey Davy elektromanyetizmayı ve ark ışığını keşfetti.
1831  Michael Faraday manyetik indüksiyon işlemini gösterdi.
1880 Thomas Edison kullanışlı bir akkorlu ampul icat etti ve lambaların paralel bağlanabileceğini, ki bunun tüm sistem kapatılmadan bir ya da daha fazla lambanın söndürülmesini mümkün kıldığını keşfetti.
1882 Edison’un Pearl Street elektrik üretim istasyonu (santralı) New York City’de faaliyete geçti.
1888 Nikola Telsa bir indüksiyon motoru ve yeni bir çok-fazlı alternatif akım sistemi için patentler aldı.
1888 George Westinghouse, 1886’da Westinghouse Electric Company’yi kurduktan sonra, tarihte türünün ilk örneği olan Niagara hidroelektrik projesine jeneratörler temin etmesini öngören bir anlaşma imzaladı.

19. yüzyılın sonuna gelindiğinde, elektrik enerjisinin kullanımları iyice yerleşti ve yaygınlaştı. 1843’te Samuel F.B. Morse tarafından gösterilen telgrafla haberleşme, denizaltı kabloları aracılığıyla Kuzey Amerika ve Avrupa arasında kuruldu. Yarım milyon telefon kullanımdaydı  ve evler ve işyerleri için elektrikli aydınlatmaya giderek artan bir talep söz konusuydu. Elektrik, trenler, tramvayları ve yeni endüstrilerin makinalarını çalıştırmada kullanılıyordu.

Yirminci yüzyılın ilk on yılında, uygarlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahip olacak olan bir dizi önemli teknolojik gelişmeler yaşandı. Yüzyılımızın başında, mucitler ve mühendisler, havadan-ağır uçuşu başarma girişimleriyle çılgınlık derecesinde meşguldüler. Başarı, 1903’te, Wilbur ve Orville Wright kardeşler uçaklarını 12 saniye süren ve 36 metrelik bir mesafenin kat edildiği bir yolculukla uçurdukları zaman geldi. Bu ilk uçuştan bu yana, hava taşımacılığı uzun mesafeli toplu taşımacılığa egemen olacak kadar gelişmiştir.

1900’e gelindiğinde çeşitli “atsız arabalar” tasarlanmıştı ve 1904’e kadar hatırı sayılır miktarlarda motorlu araçlar imal edilmişti. Henry Ford, modern seri üretimi ve hesaplı araba maliyetleri sayesinde, otomobillerin gelişimi ve popülaritesine  büyük katkılarda bulunmuştur. Otobil  sayısındaki bu artış yol yapımını teşvik etmiştir.

20. yüzyıldaki diğer mühendislik başarıları su kaynakları üzerinde yoğunlaşıyordu. Bu gelişmenin bir örneği, 1936’da tamamlanan Hoover Barajıdır. İnşası esnasında, bu beton baraj 221 metre yüksekliği ile dünyanın en yüksek barajıydı. Su kaynaklarının idaresinde yaşanan ilerlemenin bir diğer örneği de, Tennessee Valley Authority’nin (TVA) su-baskını kontrol, denizcilik ve enerji projeleriydi. 1933’te kurulan TVA, Tennessee Vadisi’ne su-baskını kontrolü, ucuz enerji ve endüstriyel gelişme getirdi.

İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra, nükleer yolla elektrik enerjisi üretimi üzerine tasarım ve fizibilite çalışmaları yapıldı. İlk nükleer enerji santralı 1967’de faaliyete geçti . Nükleer enerji fosil yakıtlardan elde edilen enerjiye ekonomik açıdan rakip hale geldi

Yirminci yüzyılda benzersiz teknolojik gelişme ve değişim yaşanmıştır. Keşiflerin adımlarının hızlanması, belki de en çok elektronik alanında  belirgin olmuştur. Bu yüzyılda, sinyallerin ilkel bir biçimde iletilmesinin yerini, elektronik parçaların kullanıldığı muazzam kumanda sistemlerine sahip modern iletişim ağları almıştır. 1947’de tranzistörün icadından bu yana, elektronik sinyalleri güçlendirme cihazları olarak, vakumlu tüpler de yerlerini, büyük ölçüde, yarı-iletkenli cihazlara bırakmıştır. Tranzistör ve yarı-iletken diyot, elektronik donanımların çok küçülmesini sağlamıştır. Minik silikon çipler üzerinde seri üretilen, ucuz entegre devrelerin gelişi, elektronik tasarımda çığır açan değişimlere yol açmıştır. Minyatürleşme ile birlikte, bu tür cihazlar sinyallerin devreler aracılığıyla güvenilir ve hızlı bir biçimde iletilmesini ve daha hızlı kumanda devreleri ve dijital bilgisayarların geliştirilmesini sağlamıştır.

Yirminci yüzyıldaki gelişmeler elbette bu kadarla sınırlı değildir. Ancak biz yerimizin sınırlı olması nedeniyle sadece en belirgin olanlara değindik.

  2.4.TÜRKİYEDE MÜHENDİSLİK TARİHİ:

Ülkemizde üniversite tarihi bugünkü adı İstanbul Teknik Üniversitesi olan, 1773’te açılan Mühendishane-I Bahr-i hümayun un kuruluşu ile başlar.  İlk adı “Mühendishane” olan bu üniversite ulusal tarhimizin ilk üniversitesidir.

I. Abdülhamit devrinde büyümeye devam eden bu üniversite, III. Selim döneminde 1795 de adı Mühendishane-I Berr-I Hümayum (inşaat mühendisliği) olmuş ve bir kanunnameye bağlanmıştır. Bu kanun; ünversitenin kurulduğu dönem koşulları içerisinde oldukça modern ve modern olduğu kadarda detaylı bir üniversite kanunudur.

Tanzimattan Sonra Üniversite

Bugünkü anlamda üniversitelerimizin tarihi tanzimatla başlar. 1845’te “Meclis-i Muvakkat” adı ile ulema asker ve bürokratlardan oluşan yedi kişilk geçici bir meclis kurulmuş ve bir yıl çalışmıştır. Bu meclis eğitim sisteminde yapılması düşünülen düzenlemeler için prensipler belirlemiş ve batıda olduğu gibi ilk,orta ve yüksek öğretim olmak üzere üç basamaklı yapılmasını benimsemiştir. Tanzimatta bugün kullandığımız üniversite sözcüğüne karşılık olarak Osmanlıca (Türkçe) Darülfünun terimi kullnılmışsada içerik olarak batı tipi yeni modern üniversite benimsenmişti. 1933’e gelindiğinde Darülfünun terimi yerine “üniversite” tercih edilecek en son darülfünun olan İstanbul Darülfünun’u adı İstanbul Üniversitesine çevrilerek hem terim hemde anlam itibarı ile üniversite batılı olacaktır.

Darülfünundan askeriye ve bürokrasinin ihtiyaç duyduğu insan gücü yetiştirmesi amaçlanıyordu. I.Darülfünun 14 ocak 1963’te öğretime başladı, fakat çok geçmeden kapandı. 20 Şubat 1870’de II.Darülfünun (Darülfünunun-u Osmaiye) açıldı. 1874’de III. Darülfünun,  1 Eylül 1900’de IV. Darülfünun ve 1908’de V. Darülfünun açıldı. 20 Nisan 1912’de Darülfünun Nizamnamesi yayınlamdı ve ad İstanbul Darülfünununa çevrildi.

11 Ekim 1919’da Darülfünun nizamnamesi yeniden düzenlendi ve bilimsel özeklik verildi. 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bütün mektep ve medreselerle birlikte Darülfünun Maarif  Vekaletine bağlandı. 21 Nisan 1924 tarih ve 493 sayılı kanun ile İstanbul Darülfünunun talimatnameleri yayımlandı ve bilimsel ve idari özerklik verildi. Bunun dışında Cımhuriyet döneminde çok ciddi devrimler yapılmışsada Darülfünuna dokunulmamıştır.

1933 Üniversite Reformu

1930’dan itibaren Darülfünun çeşitli yayın organlarında eleştirilmeye başlanmış ve 1933’de İstanbul Darülfünun’u kaldırılmış ve İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. 1933 reformu daha sonraki üniversite düzenlemeleri üzerinde belirleyici bir etki yapmıştır. 1933 reformu ve çevresindeki olaylar cumhuriyet döneminden sonra üniversiteye bakışın anlaşılması bakımından önem taşımaktadır.

31 Temmuz 1933 de Darülfunun Kapatılmış Daarülfunun toplam 240   olan  öğretim elmanı kadrosu 53’e düşürülmüş ve diğer öğretim elemanının  görevlerine son verilmiştir. Böylelikle, eski öğretim elemanlarının üçte ikisi işten atılmışlardır. Bunların yerine Almanya dan Hitler rejiminden kaçan öğretim üyeleri getirilmişitir.

İstanbul Üniversitesi

Istanbul Üniversitesi  9 aylık bir boşluktan sonra 1934 te çıkarılan İstanbul Üniversitesi Talimatnamesi’nde belirlenen yeni esaslara göre düzenlenmiştir.

1946 (18.6.1946 tarih ve 4936 sayılı kanun), 1961 (61 anayasası madde 120, 115 sayılı kanun) 1973 (7.7.1973 tarih ve 1750 sayılı kanun), 1981 (6.11.1981 tarih ve 2547 sayılı kanun) de olmak üzere üniverite kanununda en az 8 yıllık en çok 15 yıllık peryotlarda olmak üzere 5 defa düzenleme yapılmıştır.

1981 Üniversite Yasası

1981de Türkiye Üniversitelerinin tümü aynı bir yasal çerçevenin (2547 sayılı kanun) içine sokulmuş, merkezinde YÖK bulunan  otoriter bir yapı kurulmuştur.
Bu otorite bugünlerde daha da detaylara kadar inmekte ve üniversitelerin bütün uyulamalarını kontrol altında alma yönünde gelişmeler göstermektedir. Böylece otoriter yapı totaliterleştirmeye  dönüşmektedir. 1933 te başlayan otorite kurma arzusu giderek güçlendirilmiş bürokratik-hiyerarşik bir otorite konisi inşa edilmiştir. Dünyada üniversitelerin tam aynı yapıda kurulan ve aynı merkezden yönetilen bir başka ülke bulunmamaktadır.

( ESKİ METİN: Türklerde mühendislik eğitimine  yönelik teknik  öğretim  çabaları 400 yılı aşkın bir geçmişe dayanmakla  beraber, makina  mühendisliği   alanındaki ilk  ciddi  girişimler  Cumhuriyetin ilanından sonraki  döneme  rastlar. 1934’te  elektromekanik enstitüsünün  darülfünundan ayrılarak günümüzdeki adı İTÜ olan Yüksek Mühendis Mektebine bağlanması makina mühendisliği eğitiminin temelini oluşturur. 1935’de Elektromekanik Enstitüsünde Muharebe Şubesi kuruldu. Ardından  1940’da  Elektromekanik  şubesi  elektrik,muhabere ve makina-elektrik şubelerine ayrıldı.1943’de  ise elektrik ve makina şubeleri olarak düzenlenen bu şubeler bugün aynı adları taşıyan fakültelelerin temelini oluşturdu. Bu tarihten  sonra  makina  şubesine bağlı  uçak ve gemi ihtisas şubeleri oluşturuldu ve bunlarda sonraki yıllarda ucak ve uzay  bilimleri ile gemi inşaatı ve deniz bilimleri fakültelerine dönüştürüldü.)

3.MÜHENDİSLİĞİN TANIMI

ABET (Mühendislik ve Teknoloji Onay Kurulu) mühendisliği  “deneyim ve uygulama yoluyla matematik ve fen bilimlerine ilişkin edinilen bir bilginin, doğanın sunduğu malzemeler ve sahip olduğu güçlerin insanlığın yararına ekonomik bir biçimde kullanılması için yollar geliştirmek üzere, muhakeme edilerek uygulamaya döküldüğü meslek” olarak tanımlamaktadır.

Bu tanım, mühendisliğin özünü açıklayan belirli temel öğeler içermektedir. Mühendislik bir meslektir. Tıpkı hukuk, tıp, mimarlık, öğretmenlik ve bakanlık gibi, yüksek yönetim standartlarını gerçekleştirmeye çalışmakta ; müşterilere ve bir bütün olarak topluma karşı bir çok sorumluluklar üstlenmektedir. Birçok alanda bilgiye dayalıdır ve üyeleri eğitim ve öğretimin iyi tanımlanmış yollarından geçerek mesleki statüye erişirler.

Mühendisliğin temelinde bir matematik ve fen bilimleri bilgisi vardır.

Gerek mühendis gerekse bilimci matematik ve fen bilimlerinde “tam anlamıyla” (eksiksiz) eğitimlidir, ama bilimci bilgisini esas olarak yeni bilgiler edinmek için kullanırken, mühendis bilgisini yararlı araçlar, yapılar, işlemler tasarlamak ve geliştirmek için uygulamaya döker. Diğer bir deyişle, bilimci bilmenin peşindedir, mühendis ise yapmayı hedefler.

Theodore von Karman’a göre: “Bilimciler keşfederler, mühendisler olmayanı yaratırlar”. Glegg  bilimciler ve mühendislerin işlevini şöyle karşılaştırıyor:

Bilimcinin konumunu yüceltmek ve maddi değilse de insani değerler açısından ,başka hiçbir uğraşın o kadar ödüllendirici olmadığı ima etmek moda olmuş görünüyor. Birkaç nedenden dolayı bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Örneğin, mühendis daha geniş bir olasılıklar ufkuna sahiptir. Bir bilimci, tüm yaşamı boyunca insanoğlunun bilgisine gerçekten yaratıcı bir katkıda bulunursa şanslıdır ve bunu hiç yapamayabilir. Buna karşılık, mühendis neredeyse sınırsız fırsatlara sahiptir. Onlarca özgün tasarım yaratabilir  -sık sık yaratmaktadır da- onların yararlı gerçekliklere dönüşmesini görmenin doyumunu yaşayabilir. Soyut bilimci tarafından hiçbir zaman bilinmeyecek bir anlamda yaratıcı bir sanatçıdır. Mühendis bir şey yapabilir. Geçmiş ve bugünkü bilimsel buluşları modeller. Malzemesi boldur, çözümleri büyüleyicidir ve her şey kişisel yetenek üzerinde döner.

Mühendislik, bir bilim olduğu kadar bir sanat olarak da görülmektedir. Sadece inceleme yoluyla öğrenilemeyecek bir ilkeler, yöntemler ve beceriler sistemini içerdiği düşünülmektedir. En azından kısmen, deneyim ve mesleki uygulama yoluyla öğrenilmelidir. Mühendisin bilgisi mesleki muhakeme ile tavlanmalıdır. Mühendislik problemlerinin çözümleri çatışan istekleri karşılamalıdır ve unutulmamalıdır ki, yeğlenen en uygun çözüm her zaman bilimsel ilkeler ya da formüllerin tam bir tatbikinden çıkmaz. Mühendis çatışan sınırlamaları tartmalı , bilgi ve deneyime dayalı yargılarda bulunarak en iyi ya da en uygun çözümü aramalıdır.

Sorunlara çözümler ararken, mühendisler doğanın sunduğu malzemeleri ve sahip olduğu güçleri kullanırlar. Mühendislerin tasarımlarını biçimlendirirken kullanabilecekleri, gerek doğal gerekse üretilmiş neredeyse sınırsız bir malzeme listesi vardır. Temin edilebilirlik, maliyet ve fiziksel özellikler (ağırlık, mukavemet, dayanıklılık, esneklik ...) temelinde uygun malzemeleri seçerler.

Mühendisin ulaşabileceği enerji kaynakları listesi çok daha küçüktür: petrol, kömür, doğal gaz, nükleer fisyon, hidroelektrik güç, güneş ışığı ve rüzgar. Bu kaynaklar temin edilebilirlik, maliyet, güvenlik ve teknolojik karmaşıklık açısından büyük farklılıklar gösterirler.

Mühendisler dünyanın malzeme ve enerji kaynaklarının sınırsız olmadığını, dolayısıyla bu kaynakların sadece kullanımı ile değil korunması ile de ilgilenmeleri gerektiğini bilmelidirler. Bu, mevcut malzemeleri geri-dönüştürmeyi ve yeniden kullanmayı, eski tesislerin yerine yenilerinin yapılmasındansa ıslahını ve kıt kaynaklı bir malzemenin bol miktarda olan bir malzeme ile yaratıcı bir biçimde ikame edilmesini gerektirir. Ayrıca, enerjinin verimli kullanıldığı çözümler aramayı ve tükenmekte olan enerji kaynaklarının yerine yenilerini bulmaya çalışmayı da gerektirir.

Mühendisler ekonomik olan çözümler ararlar. Bu demektir ki, çözümlerinin yararları maliyetlerini geçmelidir. Bu, ayrıca, mühendislerin para, zaman, malzeme ve diğer kaynakların idaresinde özen göstermeleri gerektiği anlamına da gelir.

A.M. Wellington bu noktayı şu garip mühendislik tanımı ile vurgulamış:

Mühendislik inşa-imal sanatı olarak daha az düşünülse iyi olurdu. Gerçekten de, önemli anlamda, mühendislik inşa-imal sanatı değildir...beceriksiz birinin iki dolara kötü yaptığı bir şeyi bir dolara iyi yapma sanatıdır.

1960’ların sonlarına kadar, mühendislik işlerinin planlanması ve yapılması üzerindeki başlıca sınırlayıcı faktör ekonomiydi. Günümüzde havaalanları, otoyollar, binalar ve diğer tesislerin inşasına eşlik eden zararlı çevresel etkiler hakkında bir çok kaygılar vardır.  Bu nedenle mühendislik, teknolojinin insanlar ve çevre üzerindeki olası zararlı etkileri hakkında doğru bilinç ve kaygı ile icra edilmelidir.

Eninde sonunda, mühendislik işlerinin tümü insanlığa yararlı olmalıdır. Mühendisler, olumlu etkilerin olumsuz etkilerden fazla olduğundan ve denge durumunda çözümlerinin kamu yararına olduğundan emin olmak için tasarımlarını tarafsız bir biçimde değerlendirmelidirler.

 5.BİR MÜHENDİSTE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER:

Tanımı ve tarihinden de anlaşılacağı üzere mühendis olacak kişilerin birtakım özelliklere sahip olması gerekir.Bu özellikleri en genel şekliyle şu şekilde ifade edebiliriz:

1)Sabırlı olmalı,problemler karşısında karamsarlığa kapılmamalıdır.
2)Kendisine güvenmeli ve kendisini ifade edebilmelidir.
3)İkna kabileyeti yüksek olmalıdır.
4)Yeni fikirlere açık olmalıdır.
5)Mucit ruhlu yaratıcı kişiler olmalıdır.
6)Planlı olmalıdır.
7)Kararlı olmalı ve risk alabilmelidir.
8)Risk alırken bir şeyin “olmasını istemek” ile “olma ihtimali” arasındaki ayrımı çok iyi yapabilmelidir.
9)Elindeki olanakları kullanmasını bilmelidir.
10)Hatalarından ders çıkarabilmelidir.
11)İyi iletişim kurabilmelidir.
12)Analitik düşünme yeteneğine ve derin bir matematik ve fen bilimleri bilgisine sahip olmalıdır.

Bunun yanında her mühendislik dalının kendisine özel birtakım özellikleri vardır.

5.MÜHENDİSLİK ETİĞİ:

Mühendis herşeyden önce,her insan gibi toplumun değer yargılarına saygı göstermeli ve genel ahlak kurallarına uymalıdır.Ancak bunun yanında toplumda üstlendiği nosyon  nedeniyle mühendis kimliği içerisinde uyması gereken bazı özel prensipler vardır. Bunları maddeler halinde özetlemek gerekirse:

1)Halka mühendisliğin ne olduğunu anlatmalı ve mühendislik üzerindeki yanlış    yargıların silinmesi için çaba göstermelidir.
2)Halk sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli bilgi sahibi olmalı ve sorumlu bulunduğu işyerindeki çalışanların güvenliğinden ve sağlığından kendisinin sorumlu olduğunu unutmamalı.
3)Düşüncelerini sadece yeterli bilgiye sahipse söylemeli,yasal konularada ifadesini gerektiren hallerde dürüst olmalıdır.
4)Yeterli olmadığı alanlarda ise kendisini geliştirmesini bilmelidir.
5)Halka teknik bir açıklama yaparken özel durumlar dışında kendisini anlaşılır bir dille  ifade etmeyi bilmelidir.
6)İş hayatında patronuna ve müşterisine karşı verdiği sözleri tutmak konusunda özen göstermelidir(Bu onun ne kadar güvenilir bir insan olduğunu gösterir).
7)Müşterisi ve iş vereni arasındaki ilişkilerde çıkarlarını bir yana bırakabilmeli ve haklı olanın yanında yer almalıdır.
8)İşyerinde alçakgönüllü olmalı ama  uzmanlık alanında güvensizlik yaratmamalıdır.
9)İşyerinde sorumlu olduğu yerin haricinde çevresindeki koşulların sağlık ve güvenlik açısından uygun olup olmadığını gözlemlemeli değilse gerekli girişimlerde bulunmalıdır.
10)İş arkadaşlarının başarısızlıklarını bir fırsat olarak görmemelidir.



6.MÜHENDİSLİĞİN UZMANLIK ALANLARI

Mühendislik, çeşitli ana dallar ya da uzmanlık alanlarından ve onlarca küçük dallardan oluşan bir meslektir. Mühendisler, bu dalları sürekli genişleyen teknolojik bilgi tabanına bir yanıt olarak yaratmışlardır. Aşağıdaki paragraflarda, mühendisliğin öne çıkan dallarından bazılarının ayırt edici özellikleri anlatılmıştır. Unutulmamalıdır ki, çeşitli uzmanlıklar arasında hatırı sayılır bir çakışma söz konusudur. Bir mühendisin meslek yaşamı boyunca, bir ana dalda birden fazla uzmanlık alanını icra etmesi nadir bir şey değildir.Ancak biz burada sadece makina ve endüstri mühendisliği hakkında bilgi vereceğiz.

6.1.MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ

Mühendislik faaliyetinin en eski ve en geniş alanlarından biri olan makina mühendisliği, makinalar, enerji ve imalat/üretim yöntemleri ile ilgilenir. Makina mühendisleri takım tezgahlarının - makina yapan makinalar - yanısıra endüstrinin tüm dalları için makinalar ve donanımlar tasarlar ve imal ederler. Örneğin, türbinler, baskı presleri, hafriyat makinaları, besin işleyiciler, iklimlendirme ve soğutma sistemleri, yapay kalpler ve uzuvlar, uçaklar, dizel lokomotifler, otomobiller, kamyonlar ve kitle ulaşım araçları için motorlar... Yaptıkları makinalar yükleri kaldırır ve bir yerden bir yere aktarır, insanları ve malları taşır ve enerji üretir veya enerjiyi başka biçimlerine dönüştürür.

Enerji konusundaki uzmanlık alanında, makina mühendisleri, elektrik jeneratörlerini tahrik edecek hidrolik türbinlerin ve buhar gücü oluşturacak kazanlar, motorlar, türbinler ve pompaların  tasarımı, üretimi ve çalıştırılması ile ilgilenirler. Enerji santralleri tasarlarlar ve çalıştırırlar ve yakıtların ekonomik yanması, ısı enerjisinin mekanik güce dönüştürülmesi ve bu gücün yararlı işler yapmak için kullanılması ile ilgilenirler.

Isıtma, havalandırma ve iklimlendirme alanında, makina mühendisleri, evler, işyerleri, ticaret binaları ve endüstriyel tesislerde kontrollü sıcaklık ve nem koşulları sağlarlar. Besinlerin soğuk tutulması,soğuk depolama ve buz üretim tesisleri için gerekli donanım ve sistemleri geliştirirler.

Makina mühendisleri üretimde büyük tasarruflar sağlayan yeni makina ve sistemlerin imalatı ve tasarımına ilişkin pek çok alanda, endüstri mühendisleri ve yöneticilerle yakın bir çalışma içinde olurlar.

Deniz mühendisliği alanında çalışarak yolcu, savaş ve yük gemileri için makinalar tasarlayan, otomotiv endüstrisinde otomobiller, kamyonlar ve otobüsler tasarlayan ve üreten ve hava-uzay endüstrisinde yeni uçak ve uzay araçlarının tasarımında çalışan makina mühendislerine de rastlanabilir.

Geleceğe bakıldığında, yeni endüstriler doğdukça ve eski endüstriler otomasyon, bilgisayar kullanımı ve yeni enerji kaynaklarındaki gelişmelerden yararlandıkça, makina mühendislerine büyük talep olması beklenmektedir.

6.1.1.MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ ALANINDA SON YILLARDA OLAN GELİŞMELER:

Bilgisayar ve mikroişlemciler alanındaki gelişmelerin makina mühendisliğine çok geniş kapsamlı ve önemli etkileri olmuştur. Herşeyden önce kişisel bilgisayarların yaygınlaşması ve ucuzlaması , makina mühendislerinin bilgisayar kullanımını  arttırmıştır. Çizim ve tasarıma yönelik birçok paket program makina mühendislerinin kullanımına sunulmuştur.

Endüstri ve imalat sanayi, bilgisayar alanındaki gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmiştir. Daha önce çizimi günler süren teknik resimler bir kaç saat içinde hazırlanabilmektedir. Ayrıca resimler üç boyutlu çizilebilmekte,istenen yönde döndürülebilmekte , ayrıntılı kesitler alınabilmekte ve değişik ölçeklerde çıkartılabilmektedir. Bunun ötesinde mühendisler geliştirecekleri ürünün pahalı modelini yapmaya gerek duymadan, bilgisayar ekranı üzerinde tasarlayabilmekte, (Computer Aided Design veya CAD), geliştirdikleri ürün modelini bir CAE (Computer Aided Engineering)sistemi aracılığıyle kapsamlı denemelere tabi tutulabilmeke ve daha sonra bir CAM (Computer Aided Manufacturing) sistemi aracılığı ile imal edilebilmektedir. CAM sistemi içerisinde sayısal kontrollü tezgahlar ve endüstri robotları yer almaktadır. Imalat işlemlerinin fabrika ölçeğinde endüstri robotları ile gerçekleştirip , kontrol edildiği geniş çaplı uygulamalar “Bilgisayarla Bütünleşmiş Üretim” (CIM veya Computer İntegrated Manufacturing)adı altında yaygınlaşmaktadır. Endüstriyel robotlar montaj ve imalat hatlarında kullanıldığı gibi, insanlara zararlı ortamlarda da kulllanım alanı bulmaktadır. Bilgisayarların sanayi üretimde yaygınlaşması ile birlikte “Toplam Kalite Kontrolü” gibi yeni üretim modelleri geliştirilmiştir.

Günümüzde makina mühendisliğinde en önemli gelişme alanlarından biri malzeme teknolojisidir.Karma ve seramik malzemeler üzerinde yoğun araştırmalar yapılmaktadır.Karma malzemeler üzerine önemle eğilinmesinde iki önemli neden vardır: bunlardan birincisi,karma malzemelerin geleneksel malzemelere göre çok üstün özellikere sahip olmasıdır. İkinci ve daha önemli neden ise karma malzemelerin mühendise, işin amacına uygun tümüyle yeni malzemeler tasarlama olanağı vermesidir. Karma malzemelerin yanında anizotropik optik ve elktriksel özelliklere sahip , dökümü yapılabilen ve talaşlı imalata uygun seramikler malzeme alanında önemli araştırma konularından birini oluşturmaktadır.

Nanoteknoloji adı verilen ve mikroskopik düzeyde cihazların yapımı ile ilgilenen bilim dalı makina mühendisliğinin önümüzdeki yıllardaki önemli konuları arasında olacaktır.

Makina mühendisliğinin hemen her disiplini biyoteknoloji alanındaki gelişmelerle yakından ilgilidir. Makina mühendisliği ile ilgili temel bilimlerin , örneğin akışkanlar mekaniği, termodinemik ;ve becerilerin, örneğin ölçüm teknikleri , cihaz yapımı , biyoteknolojide uygulama alanları vardır.

Makina mühendisliğinin gelişmekte olan çevre teknolojisi içindeki payı büyüktür. Parçacık teknolojisi adı verilen adı verilen ve tozdan arındırılmış temiz ve çok temiz  odaların tasarımı son on yılın üzerinde en çok araştırma yapılan konularından biridir. Bu tür odalar hastanelerde ve hassas üretimin yapıldığı yerlerde kullanılmaktadır. Bunun dışında egsoz ve baca atıklarında bulunan zararlı madde ve tozları tutan cihazlar da bu konunun kapsamı içindedir.

6.1.2.MAKİNA MÜHENDİSLİĞİNİN ALT DALLARI:

1-Araştırma mühendisliği:Yeni bir bilginin,içinde bulunduğumuz çağın en değerli hazinelerinden biri olduğunu sanırız kimse inkar edemez. Çünkü bir problemin çözümü veya yeni bir bilginin keşfi ;bilime yeni ufuklar ,mühendisliğe ise yeni malzemeler demektir. Bu nedenle dünyanın en büyük firmaları gelirlerinin büyük bir kısmını araştırmalara ayırmaktan kaçınmazlar. Çoğu durumda ,araştırma mühendisleri ,bir problemi çözmek  üzere bilim adamlarıyla birlikte bir takım halinde çalışırlar. Takımda bir işbölümü vardır kimi mühendislerin tecrübelerinden faydalanılırken ,kimi mühendislerin (veya bilim adamlarının) bilgisinden faydalanılır. Bu nedenle araştırma mühendisi olmak isteyen bir kişinin öncelikle takım çalışmasına uygun, başkalarıyla iletişimi iyi ve gerek aslarına gerek üslerine kendisini ifade edebilen bir kişi olması gerekir. Araştırma ,daha önce yapılamayan veya çözülemeyen konular üzerinde yapılan bir çalışma olduğu için öncelikle derin bir bilgi birikimi gerektirir. Aşırı merak ve hayalgücü araştırma mühendisliği için çok önemlidir. Sabır ve kendine güven başarısızlıkları ve yılgınlıkları engeller. Yine araştırma mühendisi olmak isteyen bir kişi için objektiflik ,açıkfikirlilik ve önyargılardan uzak oluş en önemli özelliklerdendir.

2-Geliştirme mühendisliği:Geliştirme mühendisliği araştırma ve tasarım arasında bir konuma sahiptir. Hammadesi araştırma mühendislerinin veya bilim adamlarının başarılarına bağlıdır. Görevi yeni bir bilginin yeni bir alete,yönteme veya ürüne uygulanmasını sağlamaktır. Sonuçları çoğunlukla daha ekonomik üretim şekilleri üzerinde odaklanır. Geliştirme mühendisleri mucit ruhlu yani yaratıcı kişilerdir. Deney konusunda tecrübeli olmaları ve iyi gözlem yapabilmeleri ,bununlada kalmayıp bu gözlemlerden birtakım sonuçlar çıkarabilmeleri sahip olmaları gereken diğer özelliklerdendir. Araştırma mühendisleri gibi takım çalışması yaparlar. Tüm mühendisliklerde kişinin kendisini ifade edebilmesi  önemlidir ancak geliştirme mühendisliğinde bu önem bir kat daha artar. Düşüncelerini karşıya aktarabilmesi yani geliştirdiği ürünü veya yöntemi tanıtabilmesi karşısındakini ikna edebilmesi açısından çok önemlidir. Zira bir yöntem veya ürün bazen yüzbinlerce dolarlık bir yatırım gerektirmektedir ve sermaye sahipleri birtakım riskleri almadan ürün veya yöntem konusunda yeterince bilgilendirilmelidirler.

3-Tasarım mühendisliği:Tasarım mühendisi,geliştirme mühendisinden aldığı sonuçlarla birlikte,ekonomi faktörünü öncelikle göz önünde bulundurarak, yeni ürünler ve makinalar tasarlar. Bu tasarılar sırasında pek çok dış etkeni göz önünde bulundurmak zorundadır (fiziksel,kimyasal,termal...). Yine bir tasarım mühendisinin çok iyi malzeme bilgisine sahip olması gerekir. Uygun malzemeyi seçebilmesi istenilen özelliklerin sağlanması bakımından çok önemlidir. Tasarım mühendislerinin öncelikle yaratıcı olması gerekir çünkü işi isminden de anlaşılacağı gibi “yeni”yi tasarlamaktır. Mekenizmaları ve sistemleri kafasında canlandırabilmeli ve bunları kağıda aktarabilmelidir. Hayali üzerinde çalışabileceği tek yer kağıt olduğu için kağıt üzerinde düşünebilme yeteneğine de sahip olmalıdır. Son yıllarda bilgisayar teknolojisinde tasarım mühendisliği açısından önemli gelişmeler olmuştur. Bu nedenle tasarım mühendislerinin bilgisayar konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmaları önem kazanmıştır.Tasarım mühendisinin alternatif yöntemler arasından doğru seçimi yapabilmesi gerekir. Grup halinde çalışmayı gerektiren durumlarda diğerleriyle işbirliği içinde olması ve “kendi fikrinin doğru olacağı” gibi bir tutum içinde olmaması yine önemli olan diğer bir unsurdur. 

4-Konstrüktörlük (konstrüksiyon mühendisliği): Araştırma,geliştirme ve tasarım mühendisleri ideal şartlar üzerinde çalışırlar. Konstrüktör ise gerçeklerle başbaşadır. Konstrüksiyon mühendisi üretimin olduğu bölgeden sorumlu olan kişidir. Istenilen kalite ve sonucun elde edilmesini sağlar. Üretimi yapılacak malzemenin montajından sorumludur. Üretimin aksamadan devam etmesi için personeli organize eder. Bu nedenle insanları yönetebilmesi yani “yöneticilik vasfının” olması önemlidir. Bir konstrüktör elindekilerle yetinmesini bilmelidir. Cesur karalar verebilmeli  gerekirse risk almalıdır. Her an her yere gidecek gibi hazır bulunmalı ve her türlü koşulda çalışabilmelidir. Teknik altyapısının yetersiz oluşu bir konstrüktörün karşılaşacağı en büyük zorlukların nedenidir fakat bir konstrüktörün başırısını tayin eden en büyük etken  çalışanlarla olan iletişimidir

5-Üretim (imalat) mühendisliği:Üretim mühendisinin görev alanı öncelikle üretimi tamamlanan makinalar veya parçalar üzerindedir. Bunun yanında çalışma alanı konstrüktörle benzerlik gösterir. Üretim yöntemini belirler. Denetleme ve test yöntemleri için kolaylıklar geliştirir. Üretim sırasında karşılaşılan sorunların ve hataların giderimesini sağlar. Tasarım mühendisleriyle ilk aşamadan itibaren, gerektiği takdirde ürünün yeniden tasarlanması için, iletişim halindedir. Çalışanların ve bir makinanın neler yapabileceğini kestirebilmesi bir üretim mühendisi için çok önemlidir çünkü üretim mühendisi limitte çalışan veya limite itilen sistem veya makinalarla ilgilenir. Planlı bir kişi için güzel bir meslektir. Telaşlı kişilere ise bu meslekte yer yoktur. Bir fikri başkasına satma yeteneği yine önemli özelliklerdendir çünkü geliştirme mühendisliğinde olduğu gibi üretim mühendisinin önereceği çözümler yüzbinlerce dolar gerektirebilir.

6-Endüstri Mühendisliği: Endüstri mühendisi üretimde insan ve ekonomi faktörünü göz önünde bulundurarak verimmliliği arttırmaya hedefler. Endüstri mühendisliğini çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak ele alacağız.

7-İşletme Mühendisliği:İşletme mühendisi üretimin gerçekleştirildiği alanda istenilen verimi elde etmek için, makinaların kontrolünden, işleyişinden ve üretim departmanlarından sorumludur(taşıma, depolama,güç üretimi...).Bu sorumluluk makinelerin seçiminden kurulumuna kadar genit alanı kapsar. Ayrıca bakım malzemelerinden de yine işletme mühendisleri sorumludur. Bir danışman olarak görev aldıkları takdirde “Plan Mühendisi” olarakta adlandırılabilirler. Bu durumda daha ekonomik üretimin önündeki engelleri kaldırmak ve bakım programlarıyla ilgilenmek başlıca görevleridir. Bir işletme mühendisinin planlı olması ve metodik düşünce yapısına sahip olması önemlidir. Analiz yapabilme yeteneğine sahip olması ve teknik durumları ekonomi diline çevirebilmesi gerekir. Sürekli fabrikanın bütün bölümleri ile iletişim halinde olması gerektiği için takım çalışmasına uygun olması ama kendi sorumluluklarını unutmaması  bir diğer önemli konudur.

8-Bakım Mühendisliği:Üretime başlandıktan sonra en önemli konu makinaların bakımıdır. Temelde amaç bir makinadan en uzun vadede en yüksek verimi elde edebilmektir. Bakım mühendisliği makinalarla uğraşmaktan zevk alanlar için uygun bir meslektir. Teorik bilgnin pratiğe dökülebilmesi önemlidir. Yine  diğer mühendislik dallarında olduğu gibi insanlarla iletişiminin iyi olması gerekir.  

Burada bahsettiğimiz bazı mühendislik dallarının başka mühendislikler tarafındanda paylaşılması çok doğaldır çünkü bu ayrımlar tamamen ihtiyaçtan doğmuştur ve benzer ihtiyaçların diğer mühendislikler tarafından da hissedilmesi gayet olağandır. Sınıflandırmamızda unutulmaması gereken en önemli nokta makina mühendisliğini temel alarak yola çıkmamızdır. Alt dalı olarak saydığımız mühendisliklerin bir kısmı zaten özelletmiş ve başlıbaşına bir mühendislik dalı halini almıştır

6.1.2.BİR  MAKİNA MÜHENDİSİNİN ÇALIŞABİLECEĞİ BAZI ALANLAR:

-Hava Dinamiği        -Isı Transferi             -Türbin
-İklimlendirme          -Jet Motorları            -Isıtma Havalandırma
-Otomotiv                  -Yağlama                   -Zıraat Makinaları
-Yanma                      -Makina Parçaları      -Sistem Dinamiği
-Dizel                         -Güç santrali             -İçten Yanmalı Motorlar
-Uçuş Testi                -Soğutma                   -Malzeme
-Buhar                       -Ordu gereçleri

 6.2.ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ:

Endüstri mühendisleri mal ya da hizmet üretiminde insan, malzeme ve enerjiden oluşan entegre sistemlerin tasarımı, geliştirilmesi ve kurulması ile ilgilenirler. Yüksek kalite standartlarını koruyarak, üretim sorunlarına uygulanması mümkün, etkin çözümler arama faaliyeti içinde, insanlarla ilgilenirler ve onları motive ederler. Esas olarak, para, malzeme, zaman, efor ve enerjinin kullanımında ekonomi gerektiren sorunlarla ilgilidirler. Proseslerin ayrıntılı gelişiminden çok endüstriyel yönetim ve üretimin “büyük resmi” ile ilgilenirler.

 Endüstri mühendislerinin faaliyetlerinin çoğu şu dört kategoriden birine girer:

* Tesisin düzeni ile ilgili olanlar
* Çalışanların üretkenliğini arttırmak için tasarlananlar
* Ürünlerin kalitesini denetlemek için tasarlananlar
* Maliyetleri azaltmak ve kontrol etmek için tasarlananlar.

Tesis düzeni, her bir üretim bileşeni -işçiler, donanım ve malzeme- için gerekli alanı belirlemeyi ve güvenli, sorunsuz ve etkin bir çalışma sağlamak için çeşitli faaliyetler düzenleme ve sıraya koymayı gerektirir.

Endüstri mühendisleri çalışanlara ilişkin zaman ve hareket etütleri gerçekleştirirler, çalışma performansına ilişkin standartlar belirlerler ve üretkenliği arttırmak için yeni ve daha iyi çalışma yöntemleri önerirler. Atıkları ve müşteri şikayetlerini azaltmak için, kalite kontrol teknikleri kullanırlar. Kalitede makul toleranslar yerleştirmek için istatistiksel prosedürlere batvururlar ve ürün kalitesine ilişkin rutin kontroller yapmak için prosedürler geliştirirler.

Endüstri mühendisleri, işlerinin tümünde, üretim maliyetlerini dikkatle izlemeli ve üretim kalitesinden taviz vermeden maliyetleri azaltmak için yollar aramalıdırlar.

Endüstri mühendislerinin çoğu üretim sektörlerinde çalışıyor olmasına rağmen, hastaneler, havayolları, demiryolları, perakende satış mağazaları ve yerel, eyaletsel ve federal hükümet kurumları gibi başka çalışma ortamlarında da bulunabilirler.


 6.2.2.BİR ENDÜSTRİ MÜHENDİSİNDE BULUNMASI GEREKEN NİTELİKLER:

1-Bir endüstri mühendisi herşeyden önce farklı insanlarla çalışmasını bilmelidir.
2-Tahrik edici, sinirli kişilerle çalışması halinde bile çalışanlarını kontrol altında tutabilmelidir.
3-Başarılarında ve başarısızlıklarında kendine olan güvenini kaybetmemelidir.
4-Bir fikri savunurken kafalardaki soru işaretlerini giderebilmesi gerekir.
5-Yolunda gitmeyen veya kontrolden çıkmış problemleri basite indirgeyebilmeli , çözümler üretebilmelidir.
6-Bilimsel yaklaşımı asla bırakmamalıdır.
7-Gerçekçi verileri değerlendirmeli, olabilecek herşeye hazırlıklı olmalıdır.

 7.MÜHENDİSLERİN ÇALIŞTIĞI ALANLAR:

Yapılan bir araştırmada aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir:

Alanlar Kişi sayısıİmalat,konstrüksiyon,tasarımcılık,proje mühendisliği173(%30.4)Isıtma,soğutma,havalandırma,iklimlendirme130(%22.8)Planlama,kalite kontrol,güvenirlik sistemleri112(%19.6)Bakım-onarım,montaj  91(%16)Tesisat,taahhüt  65(%11.4)İş etüdü analizi,organizasyon,yönetim  60(%10.5) Otomotiv dizayn,ürün geliştirme  55(%9.6)Türbin,pompa,kompresör,buhar,havuz arıtma tesisleri  48(%8.4)Otomatik kontrol  28(%4.9)Bütçe,finansman,maliyet  21(%3.7)Metod mühendisliği    3(%0.5)Stok kontrol planlama    3(%0.5)Dokümantasyon    2(%0.3)*Tablo 1(Mühendislerin özellikle tercih ettikleri alanlar)

AlanlarKişi SayısıElektrik-elektronik 40(%7)Bilgisayar, bilgi işlem, programlama 38(%6.7) İşletme-yöneticilik 30(%5.3) Isıtma, havalandırma 26(%4.7), Kalite kontrol 25(%4.4), Otomatik kontrol 23(%4), Tasarım, planlama 21(%3.7), Bakım-onarım 16(%2.8), Ergonomi 9(%1.6), Hidrolik-pnömatik 8(%1.4) ,Araştırma-geliştirme 6(%1.1), Ekonomi 6(%1.1), Eğitimcilik 4(%0.7), Bilirkişilik 4(%0.7), Turizm 3( %0.5), Gıda sanayi 2(%0.4), Sistem analizi 2(%0.4), Güneş enerjisi 2(%0.4), Hafif metal alaşımlı döküm 2(%0.4), Talaşsız imalat 2(%0.4), Arıtma tesisleri 2(%0.4).

Makine    Endüstri    İşletme     Uçak    Gemi    Toplam 480(%84.2)  70(%12.3)    2(%0.4)    3(%0.5)   15(%2.6)  570(%100)



8.MÜHENDİSLİK DESTEK PERSONELİ:

Yalnız çalışmak mümkün olsa da, mühendisler, daha yaygın olarak, bir grup destek personeli ile birlikte çalışmaktadırlar. Mühendis ve destek personeli mühendislik ekibini oluşturur ve her bir uzmanlık grubunun rolleri, çoğu zaman, bir uğraş alanı spektrumu açısından tanımlanır. Bu spektrum, Tablo 1’de dikey olarak düzenlendiği gibi,  mühendisi, tekniker, teknisyen ve zanaatçıları içermektedir.

Spektrumun tepesinde, bir yenilikçi, tasarımcı, karar verici ve mühendislik ekibinin lideri olarak hizmet veren mühendis vardır. Sonra, planlama, inşa-imal ve mühendislik tesislerinin çalıştırılmasında mühendise yardımcı olan teknikerler gelmektedir. Teknikerlerin tipik aktiviteleri arasında, teknik satışları, inşaat-imalat     denetimini , rutin ürün-geliştirmeyi, ve işgücü, donanım ve malzemelerin koordinasyonunu sayabiliriz. Tekniker eğitiminde, kurama ve matematiğe bir mühendis eğitiminde olduğundan daha az önem verilir, ama donanım ve prosese daha fazla yönelim söz konusudur.

Teknisyenler; pratik hedeflerin gerçekleştirilmesine adanmış kişiler olarak tanımlanabilir. Teknisyenlerin tipik faaliyetleri arasında, çizim, ölçüm, tahmin ve veri toplamayı ve inşaat projelerinde alan incelemelerini gerçekleştirmeyi sayabiliriz.
 

TABLO 1 Mühendislik Ekibi

------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Uzman                       Tipik Faaliyetler
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mühendis      Kavramsal tasarım
Araştırma
Proje planlama
Yeni ürün geliştirme
Sistem geliştirme
Teknologlar, teknisyenler ve zanaatçıların denetlenmesi

Tekniker         Rutin ürün-geliştirme
Inşaat/imalat denetleme
Teknik satışlar
Donanım tasarlama ve geliştirme
Işgücü, malzemeler ve donanımın koordinasyonu
Teknisyenler ve zanaatçıların denetlenmesi

Teknisyen      Çizim
Tahmin
Alan incelemeleri
Veri toplama
Ölçüm
Teknik yazım

Zanaatçı         Mühendislik ekibine yararlı makinalar veya ürünlerin servisi, bakımı ve
çalıştırılması için el aletleri ve elektrikli aletler kullanır.                                                   
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Zanaatçılar tasarım tarafından tarif edilen malzemeleri, ürünleri ya da tesisleri üreten kalifiye işçilerdir. Bu tür uzmanlar arasında elektrik teknisyenlerini, marangozları, kaynakçıları, makinistleri ve model-yapımcılarını sayabiliriz. Zanaatçılar normalde becerilerini çalışarak kazanırlar: eğitimleri genelde lisenin ötesine geçmez.

Uğraş alanında teknikelerin rolünün iyi tanımlanmadığına dikkat edilmelidir. Teknikerler ile teknisyenler arasındaki eğitim farkı açık olsa da, görevleri çoğu kez çakışmaktadır. Teknikerler ve mühendisler arasındaki görev farklılıkları da aynı şekilde muğlaktır.

Teknikerler, mühendislik spektrumunun mühendis ile teknisyen arasında kalan kısmında, ürün geliştirmenin, üretim planlamanın, inşaat/imalat denetlemenin ya da teknik satışların rutin kısımlarında çalıştıkları varsayılmaktadır. Ancak, çoğu kez durum şudur ki, tek tek insani hünerler eğitim programlarının niyetlerinden daha önemli çıkabilirler ve gözlenmiş olan bir şey vardır ki, tekniker olarak eğitilen pek çok insan endüstriyel işlev açısından aslında mühendislik yapmaktadırlar.

9.MÜHENDISLIK YEMINI

Bir mühendis olarak , bilgimi ve yeteneklerimi insanlığın ilerlemesi için insanlığın yararına adıyor,

Bunu yaparkende ;
Her zaman elimden gelenin en iyisini yapacağıma,
Dürüst olmayan hiçbir işe katılmayacağıma,
Kanunlara göre yaşayacağıma ve çalışacağıma,
Mesleğime yakışır biçimde davranacağıma,
Toplum çıkarları için , tüm kişisel çıkarlarımdan vazgeçeceğime ve
Toplumun çıkarlarını herşeyin üzerinde tutacağıma ,


Yemin Ediyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder